Asıl Büyük İsraf…

İsraf kötüdür. İsraf haramdır. İsraftan kaçınmalıyız. Bu hepimizin kabul ettiği bir gerçektir.

Ancak, israf konusunda öğütler nedense hep sıradan halk kitlelerine yapılır. Asıl büyük israfı yapanların sanki bir ayrıcalığı var. Onlara pek bir şey söylenmez, ya da söylenemez.

Daha fazla kar, daha fazla servet, daha uçuk yaşamlar uğruna dünya kaynaklarını israf ötesi bir şekilde tüketenler pek gündeme gelmezler.

Bugün dünyadaki zenginliğin neredeyse yarısı (%46) dünya nüfusunun % 1’inin elinde bulunmaktadır. Dünya nüfusundaki % 18,5’lik pay ile yüksek gelirli ülkeler dünya GSMH’sının yaklaşık % 69’una sahipler. Dünya’da en zengin konumda bulunan 85 insanın toplam serveti, dünyadaki en fakir 3,5 milyar insanın servetine denktir. Dünya’nın en zengin yüzde 1’lik kesiminin serveti 110 trilyon dolar seviyesindedir. Bu miktar, dünyanın % 50’lik kısmını oluşturan insanların elindeki toplam varlığın 65 katına denk gelmektedir.

Dünya kaynaklarının çok büyük bir bölümüne sahip olanların fütursuz yaşamları uğruna dünya nimetleri yok ediliyor. Tüm insanlığın ihtiyacı olan temiz hava, temiz su, temiz bir çevre ve dengeli bir iklim yapısı bu azınlık tarafından yok ediliyor. Tüm insanlığın ortak varlığı olan değerler bir avuç açgözlü müsrif tarafından çalınıyor. İşte asıl israf budur.

Yegâne tüketimi temel yaşam maddeleri olan insanlara her daim israf edilmemesi öğütlenirken, ki bunda bir sakınca yoktur, bu bahsedilen azınlığın büyük israfı pek gündeme gelmiyor. Gündeme gelse bile sesler çok cılız çıkıyor. Gücü elinde bulunduranlar ın yanlışları eleştirilemiyor. Onlar israf etse de müsrif olmuyorlar! Onlara kimse öğüt veremiyor, yanlış yaptıklarını söyleyemiyor.

Cesarette, adalette ve insafta çok tutumluyuz! Ne yazık ki!

Diğer tarafından; tüketici konumundaki büyük halk kitlelerine israftan kaçınmaları öğütlenirken, kendi servetlerini artırmak için halk kitlelerini gerekli gereksiz, ne olursa olsun tüketime teşvik edenlere: “siz ne yapıyorsunuz?” demiyor kimse!

İnsanlık bu anlamda çok ciddi bir baskı altındadır. Her şekilde insanlık daha fazla tüketim için teşvik ediliyor. Tüket, çok tüket, daha çok tüket, onu al, bunu al, şunu da al…Paran varsa al, yoksa taksitle al… O da yoksa kredi kullan al…

Işıltılı yaşamlar, çekici ürünler, cazip seçenekler sürekli olarak insanların beynine titizlikle işleniyor. Kafanızı nereye çevirseniz bunlarla karşı karşıyasınız. Etrafta gördükleriniz, radyoda dinledikleriniz, televizyonda, sinemada (artık sinemada film izleyebilmek için en az 15-20 dakika reklam izlemek zorunda bırakılıyorsunuz) izledikleriniz, etraftan duyduklarınız, hepsi insanları nefisleri ile büyük bir mücadeleye sevk ediyor. İnsanlık istese de istemese de buna maruz bırakılıyor?

Bundan kaçış yok maalesef. İnsan kendini hayattan ne kadar, nereye kadar soyutlayabilir ki?

Tamam, israf edilmesin, bu kötü bir şey. Ama neden kimse insanlığı buna teşvik edenlere, insanlara kendi iradeleri hilafına adeta zulümde bulunanlara karşı bu kadar duyarlı değil?

Meseleyi tek bir yönü ile ele almak ne kadar adil ve ne kadar faydalı?

Bu bir sorunsa ve bu sorunu çözmek istiyorsak eğer, sorunun kaynağını görmezden gelerek bu sorunu çözebilir miyiz?

Cesarette, adalette ve insaflı olmakta çok tutumluyuz!

Bu alanlarda biraz israfta (!) bulunmaya ihtiyacımız var…

 

Hatip SORGUN

SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ

 

 

Author: Yönetici