Bilgi Toplumunun Neresindeyiz?

Bilginin ne olduğuna dair başta Felsefe olmak üzere bir çok bilimde tanımlama bulunmaktadır. Her bilim dalı da bilgiyi kendi bakış açısından tanımlamaya çalışmaktadır.

Bilgi denildiğinde tanımlanması gereken kavramlardan ilki veridir. İşlenmemiş ham bilgiye veri denilmektedir. Datanın ham olması, zihinsel süreçte hiçbir anlamlandırma yapılmamasından kaynaklanmaktadır.

Bilgi ile ilişki bir diğer kavram ise enformasyondur. Enformasyon ise verinin zihinde anlamlandırılmasıdır. Bu açıdan bakıldığında enformasyon verinin bir üst unsurudur.

Bilgi ise, öğrenme, araştırma veya gözlem yoluyla elde edilen kurallardan ya da tecrübelerden yararlanarak kişinin veriye yönelttiği anlamdır. Aslında bu tanımlamada enformasyon kavramı ile bilgi kavramının bir birine yakın olduğu görülmektedir.

Kavramsal açıdan bilgi her zaman tartışılan bir konu olmuştur. Hatta Felsefe ’de günümüzde bile gerçek bilginin ne olduğuna dair çalışmalar devam etmektedir. Bilginin tanımlanmasında mutlak kapsayıcı bir tanımlama zaten olmayacaktır. Bu bilgi kavramının doğasına ters bir durumdur. Ancak bilgi için değişmeyen tek bir husus ve herkesin üzerinde hem fikir olduğu bir gerçek var: Bilgi Toplumu.

Bilgiye her insan günlük hayatında ihtiyaç duymaktadır. Önceleri bir konu hakkında haber niteliğinden öteye gitmeyen bilgi günümüzde hem üretimde, hem satın almada, hem devletler arası ilişkilerde kısacası toplumun ya da bireyin bir karar aşamasında olduğu durumda en çok ihtiyaç duyduğu şey haline gelmiştir.

İnsanlık tarihinde üç büyük evre bulunmaktadır. Bunlardan ilki gündelik hayatın avcılık ve toplayıcılıkla idame ettirildiği tarım toplumlarıydı. Bilgiye olan ihtiyaç bu aşamada sınırlıydı. Zaten bilgi de iletişimden kaynaklı sınırlıydı. Bilginin eksikliğini söz konusu toplumlar hissetmiyordu.

2. evre ise sanayi devriminin yaşandığı 19. Yüzyıldır. Bu aşamada yeni buluşlar toplum hayatını derinden değiştirmiş ve topluma yeni kavramlar kazandırmıştır. Bunlardan en önemlisi iş bölümü ve uzmanlaşmadır. İş bölümü ve uzmanlaşma beraberinde bilgiye olan ihtiyacı yani teknik bilgiyi ön plana çıkarmıştır.

3. evre ise 20. Yüzyıla damgasını vuran iletişim-bilişim dönemidir. Bu dönüşüm aşamasında bilgi, artık toplumsal yaşamın vazgeçilmez bir unsuru haline gelmiştir.

Bilgi toplumunun oluşmasında sanayi devrimi ve iletişim bilişim dönemi belirleyici ve etkileyici olmuştur.

Sanayi toplumunda ortaya çıkan teknolojik değişim, buhar makinesi, üretim, emek, sermaye, yeni pazar oluşturma, endüstriyel yapı, iş bölümü, arz ve talep kaynaklı fiyat mekanizması, işletmeler, kar, merkezi siyaset, özel mülkiyet, sınıflı toplum, parlamenter demokrasi, işçi sınıfı, işsizlik, kitlesel tüketim, maddi tatmin, hümanizm ve bireysel özgürlük vb. kavramların doğmasına, bu da bilginin bu dönemde teknolojik olarak anlam kazanmasına neden olmuştur. Ancak bu dönemde bilgi toplumu oluşmamıştır.

İletişim bilişim aşaması bilgi toplumunun oluştuğu aşamadır. İletişimde ve bilişimde ortaya çıkan hızlı ve etkili değişim, telefon, bilgi üretimi, zihinsel emek, beşeri sermaye, veri ve bilgi bankaları, küreselleşme, müşterek tüketim ve paylaşım, bilgi kullanımı, çok merkezcilik, fonksiyonel toplum, kitlesel bilgi toplumu, başarı tatmini katılımcı demokrasi ve toplumsal katılım vb. kavramların doğmasına, bu da bilgi toplumunun oluşmasına neden olmuştur.

Bu gün aslında dünyanın çoğu yerindeki ekonomi, bilgi toplumunun bir sonucu olarak bilgi ekonomisidir. Öyle ya, artık teknolojik olsun ya da olmasın her bilgi satılır hale gelmiştir. Örneğin araç servisleri, veterinerlik, doktorluk, avukatlık, danışmanlık vb. bir çok meslek bilgi ve tecrübenin pazarlanmasından başka bir şey değildir. Öyle olmalı tabi ki de.

Günümüzde bilgi nerdeyse bütün sektörlerin ana merkezinde rol almaktadır. Öyle ki devletler, üreticiler, tüketiciler ya da en genel anlamıyla toplumlar bilgiye ne kadar hakimse, ya da bilgiyi ne kadar ana merkezine konumlandırabiliyorsa, hedeflerini gerçekleştirme de o derece belirleyici oluyorlar.

Bilgi, artık bir toplumun yönetim sisteminden tutun da, üretim, tüketim, bölüşüm, rekabet gibi yaşamın her alanında en önemli faktör haline geldi.

Peki, biz bilgi toplumu olmanın neresindeyiz?

Türkiye’nin sanayileşme sürecine geç entegre olması, bilgi toplumunun alt yapısını oluşturan temel koşullardan geç yararlanmasına neden olmuştur. Yıllarca uygulanan ithal ikameci politikalar, yarı sanayileşmiş bir toplumdan sanayileşmiş bir topluma geçişimizi engellemiş; bu durum da bilgi toplumu ile sanayileşme arasında sanayileşmeye bağlı bir bilgi toplumu olmamızı bir türlü gerçekleştirmemiştir. Bugün bilgi toplumları ya da sanayileşmiş toplumların hepsi teknoloji ve bilgi üretebilir bir toplum olmuşken sanayileşmemiş ve bilgi toplumu olmamış ülkeler, teknoloji üretemeyen, dışa bağımlı ve bilgi üretmekten ziyade bilgi kullanan toplumlar olmuşlardır.

Bilgi toplumu, iletişim-bilişim devriminin en somut yansımasıdır. Hatta somut ürünüdür. Bilgi toplumunda teknoloji (bilgisayar sistemleri) sayesinde bilgi üretimi hayati önem kazanmıştır. Bilgi toplumu bilgi ve teknolojinin hızlı değişimine bağlı sosyal değişimi de kendi yörüngesinde değişime zorlamıştır. Hızlı sosyal değişim ise bireysel ve toplumsal parçalanmaları hızlandırmıştır. Özelde bireyde, ailede, eğitimde, genelde ise siyasal ve hukuksal alanda yaşanan parçalanmalar bilgiye sahip olurken, ya da sahip olma amacında çalışırken yitirdiğimiz değerlerin başında gelmektedir.

 

Fatih ŞAHBAZ

SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ

Author: Yönetici