Kitap İncelemesi: Bozoknağme /  S. Burhanettin Kapusuzoğlu

Sorgun Düşünce Kulübü’nün temel gayelerinden biri, yöresel kültür değerlerimizi hatırlamak/hatırlatmak, unutturmamak, öne çıkarmak, kayda alarak yazılı hale getirmek ve bu vesileyle gelecek nesillere aktarılmasına katkı sağlamak; bu yönde ortaya eser koymuş kişileri ve eserlerini tanıtmaktır. Sorgun Düşünce Kulübü, bu çabasını amatör bir ruhla ve mütevazı boyutta yürütüyor. Bu yazımızın konusu olan Bozoknağme adlı eserin sahibi S. Burhanettin Kapusuzoğlu ise bu işi idealistçe ve ilmi düzeyde yapıyor. Bunun neticesinde Yozgat tarihi ve kültürü sahasında son dönemde çok önemli ve kaynak niteliğinde çalışmalar yayınladı ve yayınlamaya da devam ediyor. Görünen o ki, Kapusuzoğlu’nun çalışmaları zaman içinde geniş bir külliyata dönüşecek ve bu sahada önemli bir boşluğu doldurmuş olacak.

Kendi ifadeleriyle “ilim, kültür ve sanat konularının entelektüel seviyede konuşulduğu sohbet meclisi, geleneği ve kütüphanesi olan geniş bir aile ocağında yetişen” Kapusuzoğlu, “ailesinden tevarüs ettiği hazinenin muazzam imkanı sayesinde tarih, medeniyet ve kültür meselelerine erken yaşta aşina oldu. Fakülte yıllarından itibaren düzenli olarak çeşitli dergi ve gazetelerde yazmaya başladı. Bilhassa Bozok tarihi, kültürü ve halk bilimine dair hepsi sahasında ilk olan derleme ve araştırmalarını yazı konusu yaptı.”

Bozoknağme’de Kapusuzoğlu’nun hususi arşivine ait gayri-matbu bilgi ve belgeler, tanıdığı son Osmanlılardan tevarüs ettikleri ve kültürün ders olarak okutulduğu sohbet meclislerinin bir ömre bedel imkanı ile tuttuğu notları eğer varsa kitabi bilgilerle buluşturup derli toplu bir şekilde bir araya getirilmeye gayret edilmiştir.

Yazar “Bozoknağme’yi Takdimimdir” başlıklı ön söz mahiyetindeki bölümün girişinde medeniyet, kültür ve gelenek kavramlarını ve birbirleriyle ilişkilerini tarif ediyor. Önemli gördüğüm ve bu sahaya ilgi duyanların zihninde doğru bir şekilde oturması gerektiğini düşündüğüm için bu tarifleriaşağıda alıntılıyorum.

“İnsanın şanına layık müeddeb bir hasıla olan medeniyet, kaynağını dinden alan yüksek bir zihniyet ve idrak seviyesi, bir ahlak ve inanç manzumesidir.”

Kültür ise kaynağı imani bir silsile olan medeniyet nizamının hayatta tezahür etmiş biçimidir.”

“Milletler kültürleri ile ayakta kalır. Gelenek ise onu diri kılar ve zaman içinde kendini yenilemesini sağlar.”

18. yüzyılda Çapanoğulları’nın yerleşmeye başlamasıyla hızla mamur olan ve dillere destan güzelliğiyle 19. yüzyılda Osmanlı’nın en görkemli, en gelişmiş, en düzenli, en zengin ve en müreffeh şehirlerden biri haline gelen Yozgat neler yaşadı ki bugünkü duruma düştü? Bu soru, bu meseleyi dert edinenlerin zihnini hep kurcalamıştır. Burada sözü yine konu hakkında önemli tespitlerde bulunan Kapusuzoğlu’na bırakıyorum:

“Maalesef, Yozgat şehrinin kurulmasıyla ortaya çıkan İstanbul şehraynini andırır ihtişam, fazla sürmez. Gurubu pek çabuk olur. Gerçi Yozgat’ın medrese, tekke, köy odaları güçlü bir şifahi kültür geleneği etrafında şekillenmiş çok canlı bir irfan hayatı vardır. Fakat, Son Osmanlıların tecrübelerini tam aktaramamaları, kültür değişimi, sonraki nesillerin umursamaz tavırları, göç, yazı ile bu birikimin kayıt altına alınamaması bugünkü şikayet ettiğimiz vaziyetin sebeplerinden olsa gerek.

Uzun süren harplerde okumuşlarımızın çoğunu feda etmek durumunda kalmamız ise daha başka bir hüzündür. Bu durum Türkiye’nin de kaderine tesir eden en başta gelen bir amildir. Sadece, ‘Çanakkale’de bir Dar’ül-fünun feda ettiğimizi’ hatırlamak kafidir. Tarih şuuruna istenilen seviyede sahip olunmamasının dayanılmaz hafifliğine ise diyecek yoktur, ahtan başka!

Yozgat, hayli zamandır, bir rüyadan arta kalmanın hüznü içindeki şehirdir. Hüzün hakkıdır, çünkü, muazzam mimarisi ters yüz edilmiş, estetik ve sanat katliama tabi tutulmuştur. Belki hesaba katılmamıştır, fakat, mimari giderken, kendini inşa eden kültürü ve beraberinde oluşmuş değerler manzumesini de alıp götürmektedir.”

Kapusuzoğlu, Yozgat’ın neler kaybettiğinin bilincinde olarak, en azından elde kalanları gün yüzüne çıkarmaya, kayda almaya ve unutturmamaya çabalıyor. Bozoknağme, Dem Bu Demdir, Yozgat’a Güzelleme” başlığı taşıyan kitap bu çabanın en somut örneklerinden biri. İlk baskısı 2007 yılında yapılan eserin ikinci baskısı Ötüken Neşriyat tarafından 2015 yılında yayınlanmış. 378 saydan oluşan kitabın Giriş bölümü Yozgat (Bozok) tarihini konu alıyor. Bozok’un siyasi ve içtimai tarihi kronolojik sıraya göre incelendikten sonra Çapanoğulları ve Yozgat’ın şehirleşme süreci anlatılıyor. Bu bölümde Bozok ve Yozgat adlarının kökenlerine dair bilgiler de mevcut.

Kitap giriş bölümünün dışında 6 bölümden müteşekkil. Birinci bölüm, tekkeler, zaviyeler, hak erenleri, medreseler, şiir, musıki, mimari vb. alt başlıklardan oluşuyor. İkinci bölümde musiki bahsi ayrıntılı olarak ele alınmış; türküler, sürmeli geleneği, Nida Tüfekçi ve halk oyunları hakkında bilgiler verilmiş. Üçüncü bölümde ise hafızlık geleneği ve dini musıkiye yer verilirken yörenin öne çıkan hafız ve musıkişinasları, eserlerinden örneklerle alt başlıklar halinde konu edilmiş. Dördüncü bölümde seferberlik/askerlik hikayelerine, ağıtlara, şiirlere değinilirken isimleri/hikayeleri halk arasında yer etmiş kişiler yad edilmiş. Beşinci bölümde ise başlı başına bozlak konusu ele alınmış. Bu bölüm Yozgat Bozlağı, Avşar Bozlağı, Yozatlı Karac’oğlan vb. alt başlıklardan oluşuyor. Altıncı ve son bölümde ise şiir ve musiki alanındaki örneklere yer verildikten sonra, Hatime ve Kitabiyat başlıklı kaynakçayla eser son buluyor.

Kitap, gerek yazarın arşivindeki yazılı kaynaklardan gerekse şifahi aktarımlarla kayda geçirdiği şiir, ağıt, türkü, ilahi, menkıbe ve hikaye örneklerinin yanında fotoğraflarla da zenginleştirilmiş.  Yazar gerek bu kitabında gerekse okumuş olduğum diğer kitaplarında entelektüel birikimini ve Türkçe’ye  hakimiyetini ortaya koyan edebi ve yer yer şiirsel bir dil kullanıyor. Bunun yanında zamane Türkçesinde artık pek kullanılmayan ve günümüz gençliğine yabancı gelebilecek kelime ve tamlamalara yer veriyor. Ben, bunun bilinçli bir tercih olduğunu düşünüyor; kültür hazinemizi bugünün insanına ve gelecek nesillere aktarmayı vazife edinmiş olan Kapusuzoğlu’nun, kültürün en önemli unsuru ve taşıyıcısı olan dil konusunda da aynı hassasiyeti göstererek, Osmanlı dönemiyle birlikte büyük bir zenginlik kazanmış olan Türkçe’nin unutulmaya yüz tutmuş örneklerini yazılarında kullanmak suretiyle yaşatmaya çalışmasını takdire şayan buluyorum.

Burhanettin Kapusuzoğlu, kendine biçmiş olduğu misyonun bir gereği olarak Yozgat kültür tarihçiliği sahasında birbiri ardına yazdığı kıymetli eserlerle önemli bir boşluğu doldururken ciddi bir literatürün oluşmasına da öncülük ediyor. Bu çabalarıyla hepimize örnek olan Kapusuzoğlu’nun zengin dağarcığından bundan sonra da bir çok değerli eser çıkacağına inanıyorum. Yazıya son verirken sizleri Kapusuzoğlu’nun Bozoknağme adlı eserin sonuç cümleleri olan aşağıdaki çağrısıyla baş başa bırakıyorum:

“Yozgat ahalisinin adab-ı muaşerette temayüz ederek ilim, irfan ve nezaketle şöhret bulması cümlenin malumudur ve tıpkı İstanbul Efendisi gibi Yozgat Efendisi diye tabir olunur.

O halde, ey zamanın Yozgat Efendileri! Çerağ uyandırmak vaktidir!..”

 

Abdullah ALPAYDIN

SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ

 

Author: sevare