Haşim Dede’nin Elmalarından Çıktım Yola

İnsan hayalleri ve anıları ile yaşar, belli bir zaman sonra da anıları ile dost arkadaş olurmuş. Anıları yazmak daha da zor bir iş olsa gerek. Çok iyi bir hafızanızın olması lazım. Hemşerimiz, değerli büyüğümüz Profesör Doktor Rauf Yücel’in Mart 2017 baskılı “Sorgun’dan Çıktım Yola Anılar-3” isimli kitabını Sorgun Belediyesi bastırarak kültürel bir hizmet yaparak okuyucuların beğenisine sunmuş. Kitap 591 sayfa, biraz hacimli ama kitabı okumaya başladığınız da Rauf Bey’in akıcı anlatımı ve kullandığı dil, olayları anlatımdaki becerisi kitabı bir çırpıda okumanızı sağlayacaktır. Sorgun’da yaşayan oradan uzun süre uzak kalmamış biri için kitap belki çok fazla ilgi çekmeyebilir. Ama Sorgun’dan uzun zaman uzak kalmış gurbetteki hemşerilerimiz için çok şey ifade ettiğine eminim. Rauf Bey kitabına kamyonla eşyalarını yükleyip Elazığ’dan Kayseri’ye oradan da İstanbul Kanlıca’da kiraladığı eve yolculuğunu anlatarak başlamış ve Almanya’ya üçüncü yolculuğunu, trenle Paris’e gidişini hemşerimiz Kara Bahri ile buluşmasını, Notre Dame Katedralini ve Luvr Müzesini gezişini Bahri ile müze çıkışında 1 saat sonra buluşacaklarını kararlaştırmalarına rağmen müzenin büyüklüğü ve ilgi çekiciliği nedeni ile 5 saat sonra müzeden çıktığını, Bahri’yi yakın bir parkta uyurken bulduğunu, İstanbul Avcılar’da ev yapmaya karar verdikten sonra Sorgun’daki babadan kalma yerleri iki abisine eşit şekilde satmasını, Veteriner Fakültesindeki öğrencileri çeşitli Avrupa ülkelerinden geçerek Zürih’e götürmesi ve bu yolculukta başından geçen olaylar, Avcılar’da kampüs binasının tamamlanıp bitirilmesi için dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren’e fakülte yönetiminden habersiz mektup yazması ve mektubu öğrenen yönetimin kendisine karşı tutumu ve disiplin soruşturma açarak uyarma cezası almasını ve Rauf Bey’in dik durması ve sonunda mektubun yerine ulaşarak Kenan Evren’in Avcılar kampüsünü ziyaret etmesini ve kampüs inşaatının bitirilmesini, erkek çocuğunun olmasını çok istemesini, bir tane çocuğunu kaybetmesi ardından çok istediği çocuğu Mustafa’ya kavuşmasını, doğmadan önce Mustafa ismini rüyasında görmesini, doğum doktorunun isminin Mustafa olmasını, Kayınvalidesi Bedriye Hanımın vefatı ve ardından onun için yazdığı ve ölüm karşısında insanın çaresizliğini de gösteren;

“Elden hiçbir şey gelmiyor,

Sadece olduk duacı…”

dizelerini ve bir çok anıyı anlatmış. İnsan okudukça kendi hayatına dair benzerlikler ve anılar buluyor kitapta. Rauf Bey’in babadan kalma yerler arasında bulunan bahçesi, sanırım bizim bir sokak altımızda Haşim Dede’nin elma ağaçları ile kaplı bahçesi olarak bildiğimiz yerdi. Çocukken arkadaşlarımızla elma yolmaya giderdik. Elma bahçesi bizim mahallede tekti ve içinde çeşitli meyve ağaçları vardı ama elma ağaçları çeşitli ve çoktu. Bütün mahallenin çocukları elma yolmak için oraya hücum ederdi. Yasak elmanın cazibesi ya da çocukluk işte… Bahçeye girdiğimizde çoğu zaman elma düşürmek için atılan taşlar ağaç diplerinde olurdu ya da yolarken kırılan dallar yerde olurdu. Haşim Dede’yi görmemiştim ya da gördüm hatırlamıyorum ama bizim hayal dünyamızda elmaları ile meşhurdu. Yolduğumuz elmalardan dolayı Rauf Bey ve kardeşleri haklarını helal etsinler.

Her kitap bir penceredir. Rauf Bey’in kitabı bende farklı anılara pencere açtı. Rauf Bey’e saygı ve sevgilerimi sunar hayatının geri kalan kısmında sağlık ve mutluluklar dilerim. Belki bir gün bende anılarımı yazarım “Haşim Dede’nin elmalarından çıktım yola” diyerek….

 

Nuri KAPLAN

SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ

Author: sevare