Naylon Aşkı Öldürür!

Hiç unutmuyorum, yıllar önce alışverişte idik. Süpermarketten gerekli olan ihtiyaçlarımızı aldık. Kasiyere paramızı ödedik ve aldığımız ürünleri naylon poşetlere yerleştirmeye başladık: Eşim, en fazla iki poşete sığabilecek malzeme için ihtiyacımızdan fazla poşet kullandı. Müdahale etmeme rağmen, “evde onları çöp poşeti olarak kullanacağım” diyerek kendini savundu. Bedava olduğu için de kimse fazladan poşet kullanmamıza karışmadı. Eve gidene kadar o poşetler ya yırtıldı veya tozlanarak kirlendi. Eve geldiğimiz zaman eşim o yıpranmış poşetleri çöp kovasına atıverdi. “Keşke”, dedim, “Çoğu ülkelerde olduğu gibi belediyelerimizin de geri dönüşüm üniteleri olsaydı ve attığımız o naylon poşetleri yeniden değerlendirebilseydik.” Baktım ki tüketim toplumu olduğumuz bir ortamda özellikle de bedava dağıtılan poşetlerde, alışveriş yaparken hepimizde bir naylon aşkı oluşmuş.

Gerek sosyal medyada, gerekse yazılı ve görsel basında paylaşılan haberler, yapılan programlarla naylon poşetin hem ekonomik, hem de çevreye verdiği kirliliği artık hepimiz az çok biliyoruz. Ama üzülerek görüyoruz ki poşet kullanımında herhangi bir azalma olmuyor. Bildiklerimizi uygulamak konusunda sorunlar yaşadığımız yadsınamaz bir gerçek. Alışkanlıklarımızı değiştirmenin ne kadar zor olduğunu kabul etmek gerek. Ama şunu da unutmamalıyız ki; “Kirletmemek, sonradan temizlemekten çok daha ucuzdur.”

Dedik ya, naylon poşetlerin çevreye verdiği zararı az çok artık hepimiz biliyoruz. Naylon kirliliğinin sebep olduğu hayvan ölümlerinden, yağışların etkisiyle toprağa karışan petrol türevlerinin bitkilere, ekolojik dengeye ve de insan sağlığına verdiği zararlardan, denizlerde sebep olduğu yoğun kirlenmeden, şehirlerde kanalizasyon borularını tıkamasından dolayı pis suların taşmasına yol açmasından ve nicelerinden bahsetmeyeceğim. Farklı bir noktaya değineceğim…

Şöyle bir manzara düşünün; iki âşık yüksekçe bir tepede, ulu bir çınarın gölgesinde, şehir manzarasına karşı romantik bir buluşma yaşıyor. Fakat o da ne? Hafif bir rüzgârla havalanan naylon poşet uçarak genç aşığın yüzüne yapışıyor. O şaşkınlıkla ve pislikten duyduğu rahatsızlıkla çevresine bakan âşıklar, çevrenin ne kadar pis olduğunu, ağaçların dallarından sarkan naylon poşetleri görünce… Tabii ne romantizm kalıyor ne de duygusallık. Bu manzara karşısında hepinizin gülümsediğini görüyor gibiyim. Ama sizleri gülümseten bu çağımızın en önemli sorunu görüyorsunuz ki romantizmin ve duyguların da düşmanı. Yani naylon aşkı öldürdüğü gibi, naylon, aşkı da öldürüyor!

Lütfen, artık bildiklerimizi uygulama aşamasına geçelim. “Ben bunları biliyorum zaten.” diyenler “Peki naylon poşet kullanıyor musun?” şeklinde bir soruyla karşılaştığında “ne yazık ki kullanıyorum.” demesin. Biliyorsak yapmayalım. Yoksa bildiğimiz halde ihmalkârlığımızdan dolayı uygulamamız sebebiyle oluşacak hastalıklar, duygu yoksunlukları eninde sonunda bizi de bulacaktır.

 

Prof. Dr. Hamdi TEMEL

Author: Yönetici