Ne Çektin Benden Be Poşet!

Yıllardan beri naylon poşet kullanmayalım ya da kullanım sayısını azaltalım diye konferanslar veriyorum. “Bir poşete ihtiyacımız olduğu halde 2.sini veya 3.sünü çöp poşeti için evde kullanacağım diye almayalım. Çünkü eve gidene kadar naylon poşetler ya yırtılıyor, ya da tozlandığı için evde çöp poşeti olarak kullanılmak yerine çöp kovalarına gidiyor. Çöp kovalarından da salına salına çevremize kirlilik, sağlığımızı ve ekolojik dengeyi tehdit eden bir düşman olarak geri dönecektir” dedim.

Çevreye attığımız her bir poşetin, kanalizasyonları tıkadığından bahsettim. Sel felaketlerin nedenlerinden birisinin de bu olduğunu, barajlardaki boruların bile tıkanmasına neden olduğundan bahsettim.

Şuursuzca attığımız her bir naylon poşetin; hayvanlara zarar vereceğini, yaralanabileceklerini hatta ölümlerine bile neden olabileceğimizi konferanslarımda dile getirdim.

Fırıncılara; o sımsıcak ekmekleri mecbur kalmadıkça naylon poşetlere koymayın diye ne kampanyalar, ne programlar yaptım. Dedim ki; “mis gibi ekmeklerimizi naylon poşetlere koyarak onları ıslatmayın, hamur haline dönüştürmeyin.” Bez torba kullandırarak, onları ekmeklerini o şekilde taşıtmaları yönünde teşvik ettim.

“Ekonomimize de çok zarar veriyor. Millet bedava aldıklarından dolayı bedava üretiliyor zannediyor. Oysa ham petrolün  %4’üne yakını bu naylon poşetlere gidiyor. Biz farkına varmadan aldığımız ürünlere çoktan yansıtıyorlar. Ekonomimize yazık, bari çoğu Avrupa ülkesindeki gibi vergi getirelim, 10 kuruş yapalım bu problemi çözelim” dedim.

Ucuz oyuncak malzemelerinden bahsettim. “Hediye olarak aldığımız bu oyuncakları bebeklere verdiğimiz zaman, hemen ağızlarına götürüyorlar ve bunlar cidden çok tehlikeli boyar maddeler içeriyorlar. Çocuklarınıza dikkat edin, bunları ağızlarına götürmesinler” dedim.

Pet şişelerden bahsettim. “Onlardan bir şey içerken çok dikkatli olun” dedim. Çünkü belli bir müddet sonra pet şişeler, içindeki sudan dolayı çözünüyor. Güneş ışınlarına maruz kalırsa 5 tane kimyasal maddenin suyun içine karıştığını bilimsel olarak ispatladım.

“Hele de o siyah poşetler gözüme görünmesinler” dedim. Çünkü o siyah poşetler sokaklardan toplanan atık ve çok kirli polimerik maddelerden yeniden kazanılıyor. Siyahlaştırmak için kullanılan kodekste adı verilen bir boyadan bahsettim, bu tamamen kanserojen bir maddedir.

“Televizyonlarda daha çok çevre kirliliği boyutuna temas edilsin. İnsanlar naylon poşet kullanmaya özendirilmesin. Dizilerde daha çevreci bez torbalar ve daha sağlıklı kese kâğıtları kullanılsın” diye kamuoyuna açıklamalar yaptım.

Yılbaşı hediyeleri ve promosyon kapsamında insanlara bez torba dağıtarak, gündemi biraz da olsa çevre kirliliğini anlamaya yönlendirmek istedim.

Çevreye şuursuzca attığımız naylon poşetlerin bitkilere de zarar verdiğini söyledim. Köklerine dolandığını ve onlara zarar verebilme ihtimallerinden bahsettim.

Çevre Bilincini Geliştirme derneğini kurdum. Halkımızı bilinçlendirmek istedim.

Öğrenci kulüpleri kurdum. Öğrencilerimiz ile birlikte çevremizi koruyalım dedim.

Kısa metrajlı filmler yaptık, insanlar şuurlansın diye…

Rap tarzında müzik yaptık, insanların kulakları alışsın diye…

Dedim de dedim: “Ah naylon poşet, ne çektin benden!”

Ama üzülerek görüyorum ki; bunca gözler önüne serdiğimiz zararlarına rağmen, naylon poşetler hala marketlerdeki yerlerini koruyor. Umudum; bir gün çevremizi ve sağlığımızı bu kadar korkunç şekilde tehdit eden naylon poşetlere karşı insanlarımızın bilinçlenmesi ve dünyamızın da, üzerinde yaşayan canlıların da daha sağlıklı bir yaşam alanına sahip olmasıdır.

 

Prof. Dr. Hamdi TEMEL

Author: Yönetici