Oralı Çocuk

Neden mahzun bakıyorsun puslu dağın vadisine, yaşadığı yere benzeyen çocuk?

“Ot kök üstüne biter” diye bir sözün iniltisi gelir taa içinden. Nereden geliyorsan oraya benzemeli insan diye yalvarırcasına…

“Oralı olmak ne demek?” diye sormadan, sorgulamadan “oralı” olmak için her bir hücresinde kıvranıyor sancıdan…

Derin bir nefes al. Kaygılanma. Sıkma yumruklarını, kısma gözlerini ufka bakarken. Bir nefes. Bir nefes daha al!

İçli ve sade bir sevgin olmalı. Bir sır gibi…

Herkese duyurulan, ilanı aşk edilenden uzakta, sana mahsus…

Her yerde herkesin içinde söylenmeyen… Sessiz ve sende olmalı.

Dil ile ikrar edilince üzülen bir sevgi taşıdığını bilmelisin çocuk. Zira davul zurna düğünü neşeyi muştular, sevgini dağlara taşlara duyurunca, neyi kime muştularsın. Maksuda meftun oluşunu alemi cihana duyurunca, tuğ mu beklerisin hafif başına?

Sevgi sessiz ve derinden olmalı. Ona- buna- şuna demeyesin sırrını.

Hem sır söylenir mi? Amma yaşanır. İnandığın gibi, sevdiğin gibi yaşanır. Dudaklarına değil, topuklarına baktıklarında sevginin sende olduğunu görür “içli yürek sahibi” gözler…

Köklerin nasihati budur. Çileye isyan edepsizliktir. Olmasaydı olur muydu insan?

Hem kâmil olmak için çile gerek körpe gönüle…

Varken yokluğu yaşamaktır imtihan. Fakirliğin en büyük mertebe olduğuna inanmaktır. Haramsız hayat için, boyun eğmektir yokluğa…

Yokken razı olmak değil kadere, varken almamaktır.

Senin için var olan; haramın yokluğudur.

Cesur ol çocuk korkma! Sır sende!

Rüzgarlar kayalardan toz koparır, kovukları sana saray… Çınarlarda saklıdır geçmiş, oyuklarında hayat var. Korkma!

Issız damların duvarlarına bak içindekiler yaşıyor mu? Kim bilir kimlerin sarayı vardı arzın yüzünde. Güvendikleri taş ile toprak…

Yüksek binalardan ürkme, yol arama, adres sorma! Yol içinde!

Öykünmeyesin sakın, korkakların saklandıkları mahfillere…

Demir zincirlerle kilitlemişler kendilerini, mutlu olmak için kafeslere…

Bildiklerinden sarhoş olmuş ayyaşların akılsızlığına mı aldanacaksın? Bilmedikleri sende…

Oturmuş baş köşeye “yakası yüksek, omuzu kalabalık, cüzdanı şişik, namı yüksek, azameti kavi, kudretin son temsilcisi, sonsözün sahibi, gücün veziri” gibi.

Gök tanrı nidası gelmişçesine gururlanan minderi büyükler; söz diyor, emir veriyor. Al-getir-götür-yap-otur- kalk… İlahi kaderin kılıcını sallıyor adeta… Etrafta sayısız mürid. Sokakta ifşa olmuş nefisler; kimi yar sever, kimi tanrı, kimi vatan, kimi şehvet, kimi şöhret, kimi kanun adına hayallere kayyum …

Aldanma, korkma, hayıflanma! insan neden olsun ki maymun?

Yeni libaslar, saraydan bozma evler, türlü yemişler, alımlı kızlar, eli kamçılı beyler, dört nala giden atlı, aldı mı başından aklını?…

Var git yoluna yük taşıyan çocuk!

Esir mi düştün nefsin pençesine?

Rüzgâra mı kapıldın? Kökün mü yok?

Tutunacak yer mi ararsın, hayallerin mi yok, müflis misin akıldan, yoksun musun gönülden? Sakladığın sırrın nerede?

Hayalin erişmek mi gözüne gösterilene, boyun eğmek mi zalimin zulmüne, içmek mi şehvetin şarabını? Kısas mı ararsın adaletin-ahlakın katledildiği mahkemede?

Bilirim sıkarsın minik yumruklarını. Sinen daralır, göğüs kafesin kırılırcasına zorlanır. Gönlün engin denizler gibi durmak, aklın ayırıp, ayıklamak, nefsin basıp gitmek ister yürüyüp üzerlerine, haykırmak ister sesin hakikati…

Lakin durasın, susasın! Sırrı saklamak için, sabır sahibi olasın!

Sevgidir saklı tuttuğun…

Dil midir dile getiren sadece hakikati?

Haydi vakit vuku bulmuştur. Kalk artık içinde!

Tanrılar arasından hızlıca geçerek emaneti ulaştır Allah’a. Rasulullah yanı başımızda. Koy heybene ondan aldığın güzel ahlakı. Götür mazlumlara sabrı, sadakati, gayreti, ilmi, irfanı, kardeşliği, hak ve batılın ince çizgisini göster gönlünde!

Söyle, sahip çıksınlar Ahlak ve Namuslarına. Vatandır yuvaları, mukayyet olsunlar. Bayraktır nişanları, burca diksinler. Birisi gönüllere birisi arzın göğüne…

Her bir lokmada kırk sual etsinler helal midir diye. Toprakla konuşsunlar; ilim ilim bilmek midir diye… İçtikleri suda, kurdun kuşun hakkını gözetsinler. Otun, böceğin, ağacın, kurdun, kuşun, toprağın, rüzgârın sesini dinlesinler,. Taşların dili yok sanmasınlar…

Var git oğul içindeki yola. Sır dediğin sevgidir. Nicedir taşırsın içinde. Sırrın yeri gönül sahibi; insandır. Ver emaneti, korkma!

Kalk toparlan olduğun yerde. “Oralı” olmak için sevmek gerek. Sır saklamak maharet değil, sırrı sahibine eriştirmektir yiğitlik.

Ey çocuk! “Yiğit bir adam olmak için oralı olmak gerek.”

 

Aydın BARAN

SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ

Author: sevare