Perşembe Bazarı

Yüz pare koyün tek bazarıydı .Uzağından yahınına tüm koylerden gelillerdi. Koylü, alımını satımını o gün hallederdi.

Alıp sattıhları neydiki zaten? Atın eşşağan terkisindeki habede gotürdükleri tereyağ, süzme yoğurt, çokelik, pendir cinsinden ağartıydı satttıhları… Aynı habeye goyup alıp getirdikleriyse çay, şeker, gayfe gibi koyde bulunmayan bi gaç öteberiydi o gadar. Bunnarı da çoğuncası bi misafir gelirse deyin alıllardı. Alışları da buydu satışları da buydu.

Ne almalara muhtaçtılar işin doğrusu ne de satmalara… Her şeyiyle gendilerine yeten, gendilerine ait bi dünyaları vardı. Tüm ehtiyaçları; yiyecek olsun, içecek olsun, giyecek olsun hep  gendilerinin ürünüydü. Yavandı yaşıhdı yedikleri, eskiydi yamalıhlıydı giydikleri ama hepsini gendileri üretmişlerdi.

Gün ağarmadan yola çıhıp gun ışırken gazaya varıllardı. Atı eşşağ hana bağlallar, habeyi omuzlarına alıp bazarın yolunu dutallardı. Bulduhları bi koşeye habeyi serip içindekileri üstüne goyallardı. Daha bağdaşı gurup oturur oturmaz, hava gararmadan koye nasıl döneceklerinin tasasına düşellerdi.

Geleninen, gideninen, tanışınan, ehbabınan garşılıhlı yaptıhları; “Selamünaleyküm”, “Aleykümselam”, “Hayıllı işler ”, “Pazar ola”, “Hoş geldin”, “Hoş bulduh”,“ Norüyonuz?” “ Norek”, “Ne var ne yoh?”,  “Noğolsun, idare ediyoh”,  “Haliniz keyfiniz nasıl?”, “Şukür eyiyik” “Allah’ın bu gününe şukür”, “Allah bu günümüzü aratmasın”, “Gaş lira?” “Gaça olur?”, “Gaça bırahın? ”, “Bize ne olur?” “İkram et biraz”, “Ecik daha ikram et”,  “Allah bereket versin”, “Bereketini gor”, “Haggını helal et”, “Helal hoş ossun”  gonuşmaları eşliğinde getirdiklerini öğlene gadar satallar, bazardan ayrılıllardı.

Çarşı ekmağ ve helvaynan garınlarını doyurup, sattıhlarından ceplerine giren paraynan alacahlarını alma işini de ilkindiye gadar halledellerdi.

İşleri bittikden soğna, hemen hana gelip atlarını eşşeklerini alıp ekmağan bile paraynan satıldığı şeherlik yerde fazladan bi dakka bile durmadan koylerine doğru yola düşellerdi…

 

Adnan KORKMAZ

SORGUN  DÜŞÜNCE KULÜBÜ

 

 

 

Author: sevare