Susuz Aşk Yaşanmaz

3 yıllık emeğimiz sonunda nihayetlendi.  “Su”yu enine boyuna araştırdığımız “Susuz Aşk Yaşanmaz” isimli kitabımız “Cağaloğlu Yayınevi” tarafından 2017’nin ilk haftasında okurları ile buluştu. Bu kitapta su hakkında bilmediğiniz birçok enteresan bilginin yanı sıra yaptığımız deneysel çalışmalarımızın sonuçlarını da bulacaksınız. Keyifle okuyup bilgi dağarcığınıza yenilerini eklemeniz duygu ve temennileriyle sizleri kitabımın önsözü ile baş başa bırakıyorum.

Bir düşünün susuz hayat mümkün müdür?

Asla… Bilindiği üzere su her canlının yapı taşıdır. Bir canlı olarak insanlardaki su dengesi de hayati önem arz eder. Suyun eksikliği veya yokluğu canlılar için tehlikeli hatta öldürücüdür. Yetişkin bir insanda vücut ağırlığının ortalama olarak % 77’si sudur. Eğer kaybedilen su tekrar alınmazsa, vücutta çeşitli aksaklıklar meydana gelir. Bunun en çarpıcı kanıtı, bir insanın hiç bir şey yemeden uzun süre yaşayabildiği halde, su içmeden ancak bir kaç gün yaşayabilmesidir. Suyun canlılar ve insanlar için hayati öneminin yanı sıra, sağlıklı olmak ve fiziki güzellik sağlamak gibi yaşam konforu için de gereklidir. Nitekim ciltteki ve vücuttaki nemin korunmasının temel şartlarından birisi bol su içmek olduğu bilinen bir gerçektir. Genelde tüm canlılar ve özelde insanoğlu için suyun hayati bir önem taşıdığı gerçeğinden hareketle günümüzde içme ve kullanma suyunun sürekli ve güvenilir bir şekilde temin edilebilmesinin önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. “O’nun arşı su üzerinedir.” (Hûd, 7) ayet-i kerimesi de bizi yaratanın suya ne kadar önem verdiğinin açık bir göstergesidir. Sağlığımız için kullanılan suyun temiz ve bozulmamış olması çok önemlidir. Bilimsel araştırmalar, kullanılan suların bedensel, ruhsal ve zihinsel sağlığı doğrudan etkilediğini ortaya koymuştur. Ondan etkilenmeyecek tek hücremiz dahi yoktur. Hidrolojik çevirim (devinim) ve aynı kara parçasındaki tüm tatlı su kaynaklarının (yer altı, yer üstü) birer sistem halinde birbiri ile bağlantılı olması nedeni ile her hangi bir bölgede suda meydana gelen değişime bağlı tüm alt sistemlerde etkisini gösterebilmektedir. Suyun tabiatta sürekli dolaşım halinde olduğu, kendini yenileyebildiği ve yok olmadığı her ne kadar doğru olsa da, günümüzde su kaynaklarının kirletilmesi ve bilinçsiz tüketim nedeniyle su, giderek kullanılamaz hale gelmektedir. Dünya nüfusunun hızla artması ve küresel iklim değişikliğinin etkisinin de olduğu unutulmaması gerekmektedir.

Araştırmacılar, su açısından dünyayı pek parlak bir geleceğin beklenmediğini belirtmektedirler. İnsanlık hâlihazırdaki genel olarak beslenme ve tüketim, özel olarak da su kullanım alışkanlıklarını sürdürdükleri takdirde, yakın gelecekte su rezervleri yetmeyecektir. Örneğin, su sıkıntısı çeken Afrika ve Ortadoğu gibi bölgelerde gelecekteki savaşların su savaşları olacağı tahmin ediliyor. Uluslararası toplantılarda bu sorunlara dikkat çekilmekte ve açlık, hastalıklar, çevre felaketleri, baraj ve kanalizasyon yapımı, iklim değişimi ve adil su paylaşımı gibi konular bu toplantıların başlıca gündem maddelerini oluşturmaktadır. Bu kitabın ilk bölümü okunduğu zaman aslında suyun yeterince tanınmadığı ve bilinmediği anlaşılacaktır.

Okuyucu, ne zaman ve ne kadar su içilmesi, nasıl bir su içme tarzı ve alışkanlığını takip etmesi gerektiği gibi soruların cevabını bu kitapta bulabilecektir. Okunması gereken bir kitap, çünkü bizi ve bizim sağlımızı çok ilgilendiriyor. Evde bir saat bile su kesildiği zaman hayatımız durmaktadır. Buna rağmen hala su tüketiminde israfı önleyemiyoruz. Çocuklarımıza diş fırçalarken veya sifonu çekerken suyun tüketimine çok dikkat etmeleri gerektiğini anlatırken de oldukça zorlanıyoruz. Eminim bu kitap okunduğu zaman, çocuklarımız ellerini yıkarken dahi suyun ne kadar önemli olduğunun bilincine vararak kendi israfını önleyecektir. Bu bile kitabımın amacına ulaşması demektir.

 İkinci bölümde ise daha çok bilimsel verilere ve akademik kısımlara yer verildiği görülecektir. Suyun sağlığımız ile ne kadar iç içe olduğunu da bu kitapta bulacaksınız.

 Bu kitabın hazırlanmasında emeği geçen başta Arzu Salman, Mustafa Yılmaz,  Pelin Uğurlu, Salih Paşa, Eda Çavuş, Z. Fuat Toprak olmak üzere, Musa Ertürk, Işıl Aydın, Mehmet Yıldırım ve Halime Yalsız’a teşekkür etmeyi bir borç bilirim. Ayrıca, her zaman manevi desteklerini aldığım sevgili eşim ve çocuklarıma da şükranlarımı sunarım.

 

Prof. Dr. Hamdi Temel

 

Author: Yönetici