Üretimi Teşvik Et, Tüketimden Vazgeçir!

İnsanı yaratan, dünyaya gönderip neslini çoğaltan Allah, herhalde o insanı manasız ve gayesiz yaratmamıştır. Hayata boş yere göndermemiştir. Her şey tam iken bir şey eksikti. O da insandı. Zaten insan yaratıldıktan sonra her şey bir anlam kazanmadı mı? Şöyle bir düşünelim koskoca ovalar, vadiler, göller, denizler, yeşillikler bütün güzellikler var, ama insan yok. Issız, sessiz ve manasız…

Bildiğimiz ve bilmediğimiz bu güzellikleri tüketen, kullanan insanoğlu değil mi? Fakat insan, verilenden daha çoğunu tüketmek istiyor. O zaman daha fazla üretmesi gerekmez mi?

Eşsiz bir kabiliyet ve üstün bir mükemmeliyetle donatılan insanın, dünyaya gönderilişinin bir hikmeti olmasa onun varlığının anlamsız olması gerekirdi. Manasız bir iş yapmak ise insana layık görülmez. İnsan neslinin büyümesi, gelişmesi, yeryüzüne yayılması nispetinde insanoğlunun bulunduğu her yerde üretim ve tüketim olmuştur. Allah insanı topraktan yaratmış, topraktan olan insan, yine topraktan üretip tüketmiştir. Daha sonra sadece topraktan üreten toplumdan teknoloji üreten ve tüketen topluma dönüştü.

“Çağımız tüketim çağıdır” deniyor, üretilmeden tüketilir mi acaba? Bu çağ bizim toplumumuz için tüketim çağı, gelişmiş ülkeler için ise hem üretim hem de tüketim çağıdır. Herkes genellikle Japon mucizesini merak eder. Bu mucizenin çok çalışma ve disiplinli çalışma ile gerçekleştirildiğini herkes bilir.

Bilgi teknoloji ve iletişim çağındayız çok hızlı bir hayat yaşıyoruz, teknoloji sürekli değişiyor. Biz toplum olarak o hale geldik ki sürekli yeni şeylere, bir üst modele sahip olmak istiyoruz. Araba alıyoruz; ertesi gün bizim arabamızdan daha üstünü ve güzeli çıkıyor. Ev alıyoruz veya yaptırıyoruz; ertesi gün bizim evimizden daha güzeli ve iyisi yapılmış. Evimize mobilya ve eşya alıyoruz; ertesi gün farklı bir modele piyasaya çıkmış. Kendimize ve çocuğumuza bilgisayar ve telefon alıyoruz; ertesi gün bir üst modeli çıkmış. Bir elbise veya ayakkabı alıyoruz; ertesi gün vitrinde daha güzellerini görüyoruz. Daha iyiye sahip olma, daha çok koşma, daha çok kazanma, daha çok üretme, daha çok tüketme, daha çok mücadele… O arzuladığımız şeylere sahip olmak için daha çok çalışıp mücadele ederken kimleri ezdiğimizin, kimlere zarar verdiğimizin farkına varamıyoruz. Bir yarışın bir mücadelenin içine girdiğimizin farkına bile varamıyoruz. O mücadelenin bizden birçok şey aldığını göremiyoruz. Gençler ise çalışmıyor, başarı bekliyor. Sınavlara hazırlanmıyor, ödevlerini yapmıyorlar. Alın teri dökmeden benim gençlerim başarılı olmayı bekliyor. Böyle bir başarı var mı dünyada? Çalışmadan üreten, acı çekmeden başarıyı yakalayan var mı?

Şuan Türk toplumu, teknolojiyi iyi kullanan ve çok tüketen bir toplum; hızlı tüketiyoruz ama az ve yavaş üretiyoruz. Başkalarının ürettiklerini onlardan daha çok ve borçlanarak tüketiyoruz. Türkiye son on beş yılda kendini yeniden keşfetti. Türkiye ekonomik ve sosyal açıdan çok önemli değişimler yaşadı. Bu değişim ve gelişim, Türkiye’nin imkânlarını düşündüğümüzde asla tesadüf değildir. Bugün geldiğimiz nokta sevindirici de olsa geleceğimize kıyasla henüz yeterli değildir. İleri teknolojiyi iyi kullanan ve çok tüketen toplum olarak, çok iyi bir üretim yapmayı da bilmeliyiz. Mesela bir bilgisayarın dünyada çıkan en son modelini alıp hemen tüketiyoruz. Ama üretmiyoruz… Veya üreteceğiz diyoruz hala üretmiyoruz.

Dünyada, Facebook, Twitter gibi sosyal paylaşım sitelerini en çok kullanan ülkelerden biriyiz. Dünya çapında sosyal paylaşım sitesi icat edecek, başka ülkelerin toplumunu o sosyal paylaşım ağını dâhil edecek bir organizasyon yapamıyoruz.

Ülkemize, devletimize, milletimize, insanlık âlemine, çevreye bir emeğimiz olsun istiyorsak düşünmeli, tartışmalı, konuşmalı, sorgulamalı ve üretmeliyiz. Elimizi değil bütün vücudumuzu taşın altına koymalıyız.

 

Nuri KAYA

SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ

Author: Yönetici