Yeni Nesil Savaş

Dördüncü Nesil Savaş tabiri, Endüstri 4.0, Toplum 5.0 kavramları ile dünyama girmiş oldu. Dr. Abdullah Şengönül hemşehrimizin çalışmasıyla Sorgun Düşünce Kulübünün Beylikdüzü toplantısında tanıştım. Kitabın başlığı benim için yeni idi. Bir eğitimci olarak bu kavramı yeni duymaktan dolayı kendime kızmış olsam da “öğrenme sırası şimdi” diye kendimi teskin ettim.

Açıkçası son yıllarda yaşadıklarımızı, etrafımızdaki ateş çemberini daha doğru anlayabilmek adına önemsedim. Dünya, bir kovboyun keyfine göre her gün yeni bir savaşın eşiğine gelirken, milyonlarca insanın hayatına/yaşamına kastedilmekte. 

Birçok masum insanın hayatına kasteden bu hırs neden, niçin var? Bu kadar güç arzusu neden?  Her gün dünyayı yeni bir savaşın eşiğine getiren anlayış nasıl bu kadar pratik hale geldi? Çağımızda bu yaşadıklarımızı, bu uğurda yapılan savaşları doğru anlamak adına heyecan verici buldum kitabın ismini.

Ancak okumaya başladığımda bundan önceki olaylara çok sloganik baktığımı gördüm. Çok teknik ve insanlık tarihi ile birlikte her dönemde yeni usul ve yöntemlerle değişim gösteren bir alan olduğunu her sayfayı çevirdiğimde daha çok hissettim.

Başlarda, neden gerekli ki bu kadar tekniğe derken tarih derslerindeki savaşların tanımı, sebepleri, gelişmesi ve sonuçları üzerine yapılan kısa değerlendirmelerin etkisinde kaldığımı daha net olarak gördüm. İnsanlık kadar eski olan bu yöntemin teknik açıdan bir üst bakışa ancak akademik çalışma ile geçebileceğini görmeye başladım. Ancak yeni kavramlar/durumlar/olaylar/isimler benim için yabancılığını koruyor hala.

Geldiğim noktada okumakta çok zorlansam da bu alanda teknik bazı bilgilere sahip olduğum için mutluyum. En azından artık savaş okur yazarlığı adına birkaç soru sorabilecek alt yapım oluştu. Meydanlarda kazanmanın bittiği, yaşamın her alanında bir savaşın içerisinde olabileceğimizi, günlük hayatta yaşanılan ve bize aktarılan bütün olay/durumların bir dili ve maksada hizmet ettiğine dair fikir sahibi olmak açısında anlamlı buldum.

Ülkenin savunma alanında görevli olan kişileri kapsayan savaş tabiri artık normal/sivil, askeri teçhizatı olmayan bizlerin de bir parçası olduğumuzu ortaya koymaktadır. Bilgi çağını da geride bıraktığımız şu günlerde malumat sahibi olmak adına önemli bir kaynak.

Kitapla ilgili bir değerlendirme yapma hakkım ve haddim olduğunu düşünmüyorum. Çünkü benim için bu alanda okuduğum ilk kitap diyebilirim. Ayrıca akademik bir çalışma. Ve bu çalışmanın yayınlanmış olması, bu alanda haklı bir olumlu değerlendirme/onay aldığını göstermektedir.

Okuduğum her sayfada altı çizili çok yer bulunmaktadır. Bu kısımlar, benim için yeni olan bu alan için kendime sakladığım notlarım.

Dr. Abdullah Hoca’nın bilimsel çalışmasını bu alanda çalışmak isteyenler için etraflıca ve derinlemesine bir çalışma olduğu için özellikle öneririm. Sanırım ülkemizde bu alanda çok da ürün olmadığını dipnotlardan görmekteyim. Özellikle son bölümde ülkem adına önerilerinin değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. 

Son 20 yılı bilinçli olarak değerlendirdiğimde ülkeme karşı çok yönlü bir taarruzun olduğu aşikardır. Ancak bu taarruzların bir sistem halinde olduğu bilgisine çok da vakıf değildim. Bu kitapla aslında bu kanı zihnimde daha net oluşmaya başladı. Sosyal medyanın bu kadar etkin kullanılması, yapılan çalışmaların itibarsızlaştırılması, manipüle etmenin çokça revaçta olması, sorgulamanın eleştirmenin dilinin çok basit değişmesi türünden örneklerin aslında Dördüncü Nesil Savaşın taktikleri olduğunu bu kitapla anlamış oldum. 

Kitabın giriş bölümünde; “Savaş nedir?” sorusuna, bu konuda araştırma yapanların nezdinde nasıl bir anlam bulduğuna dair teferruatlı bir tanım/değerlendirme yapılmaktadır.

Yazar bu bölümde insanlığın varoluşundan itibaren savaşın, yaşamın bir parçası olduğu gerçeğinden hareketle savaşı kendi içerisinde sınıflandırmaya gidilmiştir. Birinci nesil savaşların insan gücü ile yapıldığı ve 1. Dünya Savaşı başlamadan önce bittiği, ikinci nesil ateş gücü savaşlarının ise 2. Dünya Savaşı başlamadan önce bittiği, üçüncü nesil manevra savaşlarının 2.Dünya Savaş yıllarını kapsadığı (1939-1945), Dördüncü Nesil olarak da Hibrit savaşları ve Vekalet savaşları şeklinde 1945’ten itibaren günümüze kadar devam etmekte olduğuna dair sınıflandırmayı bizimle paylaşmıştır.

Doktor Abdullah Bey, 1. 2. ve 3. Nesil Savaşlar ile alakalı ayrıntılı bir bilgiyi kitapta genişçe yer vermiştir.

Dördüncü Nesil Savaş karakteristik özellikleri şöyle sıralanmıştır:

  • Devlet savaş tekelini kaybeder.
  • Sivil asker ayrımını ortadan kaldıran devlet dışı aktörlerin yer aldığı bir durum söz konusudur.
  • Politik, ekonomik, sosyal ve askeri olmak üzere mevcut tüm ağları kullanır.
  • Fikir, teknoloji ve strateji ekseninde incelenir.
  • Hız, zihin karışıklıkları ve yönlendirme süreçlerini esas alır.
  • Etki odaklı harekât ve gözlem yönlendirme karar ve hareket döngüsü ile strateji teşekkür ettirilir.
  • Küçük birlikler ile çok boyutlu kuşatmalar güçlendirir.
  • Temel ödev, düşmanı çökertmektir. Bu noktada düşmanın medeniyet yapısına ve unsurlarına doğrudan saldırı düzenlemek öne çıkmaktadır.
  • İdeolojik insan hakları ve diğer algı tabanlı operasyonların çeşitlendirilmesi amaçlanmaktadır. Silah kullanmadan ve taraf olmadan düşman unsurların kendi dinamikleri üzerinde çatışma ortamına çekilerek uzun yıllar boyunca zayıflatılmasını tesis etmektir.
  • Medyanın, özellikle televizyon haberlerinin yönlendirilmesi ile oldukça karmaşık psikolojik harp yürütülmektedir. 
  • Düşmanın kendisine savaş açan devleti tanıyamaması ve savaşı başlatan devletin bunu doğrudan kendisi değil vekâleten bazı savaşçı, çatışmacı gruplara destek vererek yaptırması ve olaylar karşısında gizli özne olarak kullanılması da Dördüncü Nesil Savaşın önemli karakteristik özelliklerinden sayılmaktadır.
  • Dördüncü Nesil Savaşın temel prensiplerinden birisi de savaşı kendi topraklarından uzak tutmaktır. Mümkün olduğu kadar göçmen ya da etnik kökene dayalı çatışmacı bir politika ile düşmanı ortadan kaldırmayı önemsemektedir.

Dr. Abdullah Bey, Dördüncü Nesil Savaş kavramının tanımı ile ilgili epeyce akademisyenin çalışmalarından örnekler paylaşmıştır. Özet olarak, Dördüncü Nesil Savaş şöyle tanımlanmıştır: Fikir, teknoloji, enformasyon/bilgi, ahlak/moral ve ekonomik esaslar ekseninde geliştirilen, savaşı, asker cephe platformunun yanı sıra, siyasi, toplumsal, ekonomik kısımlar başta olmak üzere hayatın tamamını etkileyen boyutlara taşıyan, hedef objeyi hayatın her alanında ve kendi topraklarında kuşatarak işlevsiz, etkisiz hale getirmeyi tasarlayan, konvansiyonel, konvansiyonel olmayan saldırılara dayalı, dolaylı ve dolaysız tutumlar içeren çok bileşenli, strateji ve güç odaklı, karmaşık karakterli yeni savaş konsepti olarak tanımlanabilir.

Dördüncü Nesil Savaşın amaçları, uygulama yöntemleri ve kendisine karşı geliştirilen mücadele yöntemleri ve eleştirileri ile birlikte ele alınarak şu şekilde belirlenebilir: Karakteristik özellikleri ile ilişkili olarak, düşman topraklarında ve zihninde, onun medeniyetine karşı uzun yıllarca sürdürülmesi planlanan, düşmanı, tüm boyutlarda fethetmeyi ya da imha etmeyi hedefleyen, milli ve manevi değerlerinden koparmak üzere kamuoyu ve kamu diplomasisi faaliyetleri ile düşman hedefi etkisiz veya uzun süre tekrar savaşacak güç ve cesarete sahip olmayacak hale getirmektir.

Dördüncü Nesil Savaşın amaç ve yöntemi konusunda etraflıca bilgi paylaşımında bulunulmuştur.

Kısaca Dördüncü Nesil Savaşın amacı devletin meşruiyetini tartışmak, etkisini azaltmak ve devlet dışı aktörlerin sürece dahil ettirilmesini sağlamaktır. Bunun için sadece askerleri hedeflememektedir. Askerin yanında ilgili ülkenin sivil halkını, dini fikirleri, yasal medya organlarını, uluslararası pozisyonu ve anlaşmaları, ekonomik faaliyetleri, siyasi güç ve halkın zihin bütünlüğünü kuşatmaktır. Yani düşmanla doğrudan savaş alanında karşı karşıya gelmeden önce, çeşitli araçlar uygulayarak insani, maddi ve politik açıdan zayıflatarak ve istikrarsızlaştırarak karşı koyma azmi, gücü ve kararlılığının kırılması hedeflenmektedir.

Önceki savaş uygulamaları askeri ve teknik güç ile icra edilirken yeni nesil savaş yöntemi askeriyenin yanında birçok bileşeni de sürece dahil etmektedir. Yeni durumu anlatan en özlü söz George Clemenceau’nun “Savaş askerlere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir” sözüdür.

Eserde savaşın esasları üzerine yapılan inceleme ve araştırmalarda beş boyut üzerine detaylı bilgiler paylaşılmıştır. 

Bunlar:

  • Teknoloji,
  • Fikir,
  • Ekonomik kaynaklar,
  • Enformasyon/bilgi,
  • Ahlak/moral

Bu esaslar üzerine ayrıntılı olarak literatür taraması yapılarak kitaba yansıtılmıştır.

Dördüncü Nesil Savaşın teknoloji, fikir, ekonomik kaynaklar, enformasyon/bilgi ve ahlak/moral esasları temelinde bazı parametrelerin belirlenmesi savaşın bileşenlerini hem belirleyici hem de etkileyici özellikler taşıdığı konuşulan ve hemfikir olunan bir durum.

Bu parametreler;

  • Ağ Merkezli Muharebe Operasyonları,
  • Enformasyon Esaslı Harekât,
  • Psikolojik Harp ve Harekâtı,
  • Kamuoyu Kanaati Oluşturma Harbi ve Harekâtı,
  • Epistemolojik Harp,
  • Kamu Diplomasisi ve Stratejik İletişim Harbi ve Harekâtı,
  • Hukuk ve Adalet Sistemi Tabanlı Muharebe,
  • Harekât Ağı Değerlendirmesi

Yazar, bu parametreler ışında savaşın alanı ve boyutlarına ilişkin değerlendirmeler yaparken dördüncü nesil savaşın bileşen ve boyutları üzerinde birçok yerli ve yabancı akademisyenin çalışmalarını ayrıntılı olarak değerlendirmiştir. Savaşın bileşenleri; askeri boyut, siyasi boyut, siber güç, hukuki boyut, istihbarat boyut, kamu diplomasisi, ekonomik ve mali boyut, terörizm ve gerilla taktikleri, kamuoyu, özel askeri birlikler ve para-militer yapılar ile diğer bileşenlerdir. Diğer altında konu edilen başlıklar olan “Toplumsal Şiddet ve 5. Kol Faaliyetleri” kategorisinde yaşadığımız şu günlerde ciddi birçok olay/durum ile karşı karşıyayız.

Dr. Abdullah Şengönül kitabın son bölümünde ulusal düzeyde akademik, siyası ve bürokratik anlamda bir eksikliği gidermek için Türkiye Strateji Merkezi (TSM) kurulması yönünde öneride bulunmuş olup ayrıntılı süreç hakkında bilgi paylaşmıştır. Savaşçı bir millet olduğumuz gerçeğinden hareketle Dr. Abdullah Şengönül Hocamızın önerisinin en kısa zamanda değerlendirilmesini umut ediyorum. 

Haddim olmayarak (kendimce) önemli bulduğum bazı noktaları paylaştım. Teknik bir kitap olmasından dolayı okurken zorlansam da istifade ettim. Bir hemşehrisi ve SDK’nın bir üyesi olarak, bu eseri ülkeme kazandırdığı için Dr. Abdullah Şengönül’le gurur duydum.

İnşallah hayra vesile olur. 

Recep DAĞDEMİR

SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ

Author: Yönetici