Bilgi Çağı’nı Anlamak…

Bilgi Çağı; 20. yy. ikinci yarısından itibaren başlayan, ABD, Japonya ve Batı ülkelerinin öncülük ettiği bir çağdır. Gelişmiş ülkeler olarak karşımıza çıkan bu ülkeler, Sanayi Çağı’nın etkisini hızlı bir şekilde üzerinden atıp, Bilgi Çağı’nın önemli enstrümanlarını geliştirerek dünyaya yön vermeye başladılar. Başlayan, icat eden, üreten ve geliştiren bu ülkeler olunca da ister istemez dünyaya yön veren önemli aktörler de onlar olmaktalar.

Aslında Tarım Toplumu da bir bilgi çağıdır. Çünkü üretmek zihinsel bir sürecin sonucudur. Toprağın üretkenliğini öğrenmek ve onu geliştirmek te zihinsel bir süreçtir. Değişen şey ya da farkına varılan şey ise insan zihninin sınırlarının olmadığı bilgisine ulaşmamızdır. Bu da Rabbimin gücü ve kudretinin bir göstergesidir.

Gelişmekte olan ve kendini sanayi toplumların ürünleri ile avutmaya çalışan ülkemiz için bilgi çağı çok da inandırıcı gelmemektedir. Çünkü somut bir alan değil. Tamamen soyut işlemsel bir alanın ürünü olduğu içindir. O yüzden, internet ve bilgisayara karşı katı duruşumuz hala devam etmektedir.

Tabi ki bilgi denince zihin gelir akla. Zihin denince kavramlar gelir. Kavram denince okumak gelir. Yani bilgi çağının tek kaynağı okumaktır. Okumaların olmadığı bir dünyada, bilgi toplumundan bahsedemeyiz.

Bilgi Çağı’nın ayrıntılarına girmek istemiyorum. Devasa bir gelişim… Zihnin ürünü olan bir çağı bu toprakların insanı olarak zihnen algılayamamaktayız. Bu da demektir ki, daha fırın ve ekmek serüvenimiz devam edecektir. Çünkü bilgi toplumundaki insan tanımına henüz yaklaşmış değiliz. Bilgi toplumunun insanı; tahlil, sentez, araştırıcılık müteşebbislik, objektiflik, pratik üretken düşünce, problem çözme ve karar verme, gerektiğine grup çalışmasına adapte olabilme, etkili konuşma, etkin takdim, rapor yazma ve sunma tekniklerini çok iyi bilen ve kullanan insanlar olarak tarif edilmektedir.

Çok iddialı olacaktır belki ama ülke olarak Bilgi Çağı’nı yakın bir gelecekte daha hızlı sahipleneceğimizi düşünüyorum. Çünkü savaşlar top tüfekten dijital alana geçince; teknolojiyi etkin kullanma, beden gücünün yerine zihin gücünün baskın olduğu, gücün bilgide olduğu gerçeğini idrak etmemiz de mümkün olacaktır. Artık ana babalar, çocuklarında para merkezli olmaktan ziyade bilginin sahibi olmayı önceleyeceklerdir. “Güç, para da mı bilgide mi?” sorusunda yatan cevap; bilgi olmadan paraya ulaşmanın, kullanmanın ve kara geçmenin olamayacağının anlaşılmasıdır.

Ülke olarak Bilgi Çağı’nı yakalamak adına devlet politikasının değiştirilmesi gerekir. Araştırmaya, geliştirmeye ve teknolojiye ayıracağımız bütçenin artması gerekir. Politikaların bu yönde şekillenmesi gerekir. Sayısal verilere çok hakim olmamakla beraber ihtiyacımızın olduğu çok net olarak gözükmektedir.

Değişimin başlangıcı, belki de toplumca bilimsel duruşa önem vermekle olacaktır. Bilimsel düşünce hayatımıza ne kadar hakim olursa o kadar bilgi çağını erkenden ve etkin olarak yakalamış oluruz.

Tekerin icadıyla başlayan küçük bir alan hakimiyeti, bir tuşla dünyayı elinin içine almaya kadar geldi. Bütün bunlar bilgi ile oldu. Bundan sonraki çağ ne olur, şu anki bilgi dağarcığımızla öngöremiyoruz!!!

 

Recep DAĞDEMİR

SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ

 

Author: Yönetici