Eser İncelemesi: “Enerji-Politik Dünya ve Türkiye” / Prof.Dr. Mustafa İlbaş

Bu ayki inceleme konumuz olan kitap, Prof. Dr. Mustafa İlbaş’ın “Enerji-Politik Dünya Ve Türkiye” isimli eseridir.

Yazarın biyografisi, kitabın başlangıç kısmında şu şekilde özetlenmiştir: Prof. Dr. Mustafa İlbaş 1967 yılında Sorgun’da doğdu. İlk, Orta ve Lise tahsilini Sorgun’da tamamladı. 1988 yılında Erciyes Üniversitesi’nden Makine Mühendisi olarak mezun oldu. Aynı yıl Erciyes Üniversitesinde Araştırma görevlisi olarak göreve başladı. 1991 yılında lazer konusunda yüksek lisansını tamamladı ve yüksek mühendis oldu. 1993 yılı başında doktora eğitimi için İngiltere’ye gitme hakkını kazandı. 1993–1997 yılları arasında İngiltere Wales Üniversitesi’nde enerji konusunda doktorasını tamamladı. 1997 yılında bir süre İngiltere’de aynı üniversitede post-doktora çalışması yaptı. Bu dönemde uluslararası bir enerji projesinin fizibilite çalışmasını tamamladı. Yaptığı bir çalışma ile Wales Üniversitesi’nde 1994 yılında birincilik ödülü aldı. Aralık 1997’de Yrd. Doç. Dr.,  24 Kasım 2000’de Doç. Dr. ve 14 Nisan 2006 tarihinde Profesör Doktor unvanlarını aldı. 2005 Yılında İngiltere Wales Üniversitesi tarafından İngiltere’ye davet edildi ve orada önemli bir hidrojen enerji projesinin çalışmasını başarıyla tamamladı. Yaptığı çalışmalar dolayısıyla Cardiff Üniversitesi tarafından takdirname ile ödüllendirildi. Özellikle enerji alanında yurtiçi ve yurtdışında yayımlanmış 100’den fazla bilimsel yayını vardır. Erciyes Üniversitesi ve Bozok Üniversitesinde öğretim üyeliği yapmış olan Prof. İlbaş, Yozgat Bozok Üniversitesi kurucu Rektör Yardımcısı olarak görev yaptı ve önemli hizmetlerde bulundu. Kurucularından olduğu Kayseri (Bölge) Makine Mühendisleri Odasının beş dönem Başkanlık görevini üstün başarı ile tamamladı ve Onursal Başkan kabul edildi. Gazi Üniversitesi, Teknoloji Fakültesi Dekanı olarak da görev yapan İlbaş, Fransızca ve iyi derecede İngilizce bilmektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Yazarın 2014 yılına kadar Ortadoğu gazetesindeki köşesinde haftalık yayınlanan makalelerinden derlenen bu kitap; Enerji-Politik pencereden enerji, ekonomi, sanayi, Türkiye, Türk Dünyası, Ortadoğu ve Dünyayı analiz eden bir çalışmadır. Bir enerji uzmanının kendi yorum ve analizlerinden oluşan bu çalışma, her kesim ve her seviyeden insanın anlayabileceği dilde kaleme alınmıştır. 

Kitap 2014 yılında Berkan Yayınevi tarafından Ankara’da basılmıştır ve 194 sayfadan müteşekkildir. Giriş ve Genel Bakış bölümünden sonra “Enerji Politikaları”, “Petrol ve Gaz”, “Dünya Ve Enerji”, “Enerji Ve Çevre”, “Sanayi ve Ekonomi” başlıkları altında 5 ana bölümde enerji konusu işlenmiş ve nihayet “Sonuç ve Çözüm Önerileri” bölümüyle çalışma tamamlanmıştır.

Enerji yüzyıllardır insanoğlunun hayatını devam ettirmesinde en temel kaynaklardan birisi olmuştur. Günümüzde ise ülkelerin gelişmesinde ve güçlenmesinde en önemli stratejik rolü oynamaktadır. Yaşanan bilimsel ve teknolojik gelişmeler sonucunda, üretim sürecindeki hızlı makineleşme, yoğun teknoloji kullanımı ve yükselen hayat standardı beraberinde artan enerji ihtiyacını da gündeme getirmiştir. Bugün kullandığımız enerjinin büyük bir çoğunluğu petrol, kömür, doğalgaz gibi fosil yakıtlar ile yeni ve yenilenebilir kaynaklardan elde edilmektedir. Kalkınmanın temelini teşkil eden enerji, insanlık tarihinin ve geleceğinin hayat damarıdır. Bu bakımdan enerjiye verilen önem, enerjinin konumu ve geleceğine dair yaklaşımlar, enerji stratejisine bakış açısını etkilemektedir.

Enerji, kaynaklarının sınırlı oluşu ve giderek artan enerji ihtiyacı karşısında devletlerin adeta dostluklarını ve düşmanlıklarını tayin eden son derece stratejik bir madde haline gelmiştir. Gelinen noktada enerji politikalarını; dış politika, ekonomi politikası, sanayi politikası ve savunma politikasından bağımsız düşünmek mümkün değildir. Enerjiyi dikkate almadan bu politikaları belirlemek imkânsız hale gelmiştir. Dünya’da cereyan eden savaşları, barışları, antlaşmaları, ekonomik faaliyetleri hatta terör olaylarını dahi enerji yönünden ele almak artık kaçınılmaz olmuştur.

Çağımızda oynanan oyunun adı enerjidir. Oyunun amacı birinci olarak enerji kaynaklarına sahip olmak, ikinci olarak ise enerjiyi ve enerji taşıma yollarını kontrol etmektir. Oyunun sahnesi enerjinin kaynaklarının bulunduğu coğrafya ve ihtiyaç olan yerlere ulaşım yollarıdır. Enerji kaynaklarının bulunduğu yer ağırlıklı olarak Kafkaslar ve Ortadoğu olurken, önemli tüketim yerleri ise batıda ABD ve AB, doğuda ise Çin, Japonya ve Hindistan’dır. Bu pazarlara geçiş yolları ise kaynak ile tüketim merkezleri arasında kalan ülkelerdir.

Irak’ta aramalarda ortaya çıkabilecek 10 trilyon metreküplük bir gaz potansiyeli olduğu, bunun 3 trilyon metreküplük kısmının tespit edildiği, petrol rezervleri sıralamasında ise 2015 yılı itibariyle 144.211 milyon varille Dünya’da 5. sırada olduğu dikkate alındığında, ABD önderliğindeki Batının Irak’ı işgal etmesinin arka planı daha net anlaşılmış olacaktır. Benzer durum ve sebepler Afganistan, Suriye vb. gibi diğer Ortadoğu ve hatta Kuzey Afrika ülkeleri için de geçerlidir.  

Ortadoğu ve Kafkas bölgesi enerji kaynaklarının Avrupa’ya transferinde coğrafi olarak Türkiye anahtar ülkelerden birisidir. Hazar petrolünü Akdeniz ile buluşturan Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) boru hattı ve bölgenin gazını Avrupa’ya taşıyan Şah-Deniz Gaz boru hattı, tamamlanabilirse Nabucco, Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP), Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattı (Irak-Türkiye Ham Petrol Boru Hattı), Hazar Bölgesi’nden Avrupa’ya doğalgaz taşıyacak Trans Adriyatik Boru Hattı (TAP) gibi projelerimiz Türkiye’nin kritik önemini göstermektedir.   

Dünyanın birincil toplam enerji tüketimi yaklaşık olarak 12 milyar TEP (Ton Eşdeğer Petrol) seviyelerindedir (2014 yılı öncesinde). Bu tüketim içinde OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) ülkelerinin %48 olan payının 2030 yılında %42 oranına düşeceği tahmin edilmektedir. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre Dünya birincil enerji tüketiminin %34’ü petrol, %20,9’u gaz, %26,5’i kömür, %5,9’u nükleer, %2,2’si hidrolik, %9,8’i yeni ve yenilebilir ve %0.7’si ise diğer enerji kaynaklarından sağlanmaktadır. Dünya birincil enerji tüketiminin %81,4’ünün maalesef fosil (petrol, gaz, kömür) yakıtlardan karşılandığı görülmektedir.

Türkiye fosil yakıtlar bakımından zengin bir ülke değildir. Kömürde %50, petrolde %92 ve doğalgazda %98 oranında dışa bağımlıdır. Türkiye toplam enerjisinin %87’sini fosil yakıtlardan sağlamaktadır.

Dünyanın yakıt ihtiyacının %80’den fazlasının fosil yakıtlardan karşılanması, hem fosil rezervlerinin hızla tükenme sürecine girmesi hem de yanma sonucu hava kirliliğine sebep olması nedeniyle devletleri temiz enerji kaynağı arayışlarına mecbur kılmıştır. Yanma sonucu ortaya çıkan zararlı gazların (karbondioksit, asit, metan vb gibi) yol açtığı sera problemi, ozon tabakasının delinmesi, asit yağmurları, buzulların erimesi, iklim değişiklikleri vb. gibi ağır sorunlar dünyanın doğal dengesini bozmuş ve gezegendeki hayat için büyük bir tehlike oluşturmuştur.   

Karbon dioksit (CO2), Metan (CH4), Nitröz Oksit (N2O), Hidroflorür karbonlar (HFCs), Perfloro karbonlar (PFCs), Sülfürhekza florid (SF6) gibi gazlarından oluşan ve atmosferde ısı tutma özelliğine sahip bileşiklere sera gazı denilmektedir. Su buharı (H2O), karbondioksit (CO2), nitröz oksit (N2O), metan (CH4) ve ozon (O3) başlıca sera gazlarıdır. Sera gazları olmadan, Dünya yüzeyinin ortalama sıcaklığı mevcut ortalama olan 15 °C yerine yaklaşık -18 °C olurdu.

Atmosferdeki en etkin sera gazı sudur. Ayrıca karbondioksit (CO2), metan (CH4) ve ozon (O3) gazları da sera etkisine önemli katkıda bulunur. Çağımızın en önemli sorunlarından biri olan küresel ısınmanın en önemli nedeninin bir sera gazı olan karbondioksitin atmosferdeki miktarında yaşanan artış olduğu düşünülmektedir.

Türkiye’nin en büyük sera gazı kaynağı ise kömürdür:

Toplam sera gazı emisyonlarında 2019 yılında CO2 eşd. olarak en büyük payı %72 ile enerji kaynaklı emisyonlar alırken bunu sırasıyla %13,4 ile tarım, %11,2 ile endüstriyel işlemler ve ürün kullanımı ve %3,4 ile atık sektörü takip etmektedir. Dünya’da üretilen toplam sera gazı emisyonlarında ABD ve Çin’in payı %60’ı geçmiştir.  

Bu sebepler incelendiğinde, sera etkisi yapan gazların azaltılması için; Dünya genelinde yenilenebilir enerji kullanımının artırılması, enerji verimliliğinin sağlanması, daha çevre dostu tarım ve hayvancılık faaliyetlerine geçiş, toprağın düzenli bir şekilde kullanımı ve küresel boyutta tüm emisyonların azaltılması gerekmektedir.

Bu çerçevede gelişmiş ülkelerin sera gazı salınımlarını 2010 yılı salınım tahminleri dikkate alındığında %29 oranında azaltmayı hedefleyen 169 ülkenin katılımıyla 1997 yılında kabul edilen ve 2005 yılında yürürlüğe giren Kyoto Protokolü imzalanmıştır. Türkiye 2009 yılında katılmıştır. Protokol, temiz kalkınma mekanizması, emisyon ticareti ve ortak uygulama mekanizmasını devreye sokarak Sera Gazları (SG) salınımında indirimler yaptırmayı öngörmektedir.

Emisyon ticareti veya Karbon ticareti önemli bir mekanizmadır. Protokole taraf olan gelişmiş ülkelerin karbondioksit salınım miktarı için belirli kotaları vardır. Bu kotaların aşılması halinde bunun da bir bedeli vardır. Kotaları tutturabilmek için şirket ya da ülke olarak emisyonları düşürecek tedbirleri almak zorunludur. Kotaları aşmamak için ya emisyonu düşürmeniz veya karbon emisyonu kotası satın almanız ya da gelişmekte olan ülkelerde temiz enerjiye yatırım yapmanız gerekmektedir. (Son yıllarda elektrikli araçların üretilmesine geçilmesi ve 2030’dan itibaren fosil enerjiyle çalışan araçların üretiminin kısıtlanacak veya giderek yasaklanacak olması, bu mekanizmaların sonuçlarındandır.)

Fosil yakıtlara alternatif temiz ve tükenmeyen enerji kaynakları olarak rüzgar, güneş, jeotermal, hidrolik ve nükleer enerji günümüzde öne çıkan kaynaklardır. Ülkemiz bu yeni enerji kaynakları bakımından şanslı ülkelerdendir. Ülkemizde öteden beri hidrolik enerji kullanılmaktadır ancak su potansiyelinin atıl durumda olan 2/3’lük kısmının da kullanılmaya başlanması için yoğun çaba gerekmektedir. Rüzgâr ve güneş enerji kaynakları bakımından da potansiyelimiz yüksek olmasına rağmen mevcut kurulu güçler henüz çok yetersizdir.

Diğer yandan enerji ithalatını ve dışa bağımlılığı azaltan önemli bir temiz enerji kaynağı da nükleer enerjidir. On yıllık nükleer yakıtı alıp depolamak mümkün olduğundan nükleer enerji, enerji talebi giderek artan ülkemizin, elektrik arz güvenliğinin sağlanması ve ülke çıkarlarının korunabilmesi için gerekli hatta zorunludur. Türkiye, bu alanda tesis kurulumu için yeterli altyapıya ve teknolojiye sahip olmadığından 2010 yılında Rusya ile yaptığı anlaşmalarla Mersin Akkuyu havzasında ve Sinop’ta yatırım sürecine girmiştir. Dört reaktörden oluşan Akkuyu nükleer santralinin 2023 yılında ilk reaktörünün devreye alınması planlanmaktadır.  

Ülkemiz bakımından enerji milli güvenlik meselesi olarak ele alınmalı ve milli enerji politikalarının esası buna göre belirlenmeli, bu manada yeni, yenilenebilir enerji kaynakları desteklenmeli, yerli enerji teknolojileri sanayi kurulmalıdır. Türk Dünyası Enerji Birliği kurulmalı, ülkemizin enerji terminali (trans merkezi) olması sağlanmalı, nükleer enerjide ciddi yol alınmalı, enerjide kaynak çeşitliliği ve enerjinin verimli kullanımı sağlanmalı, enerji ve çevre birlikte değerlendirilerek çevre kirliliğine yol açmayan temiz enerji kaynakları maksimum düzeyde aktive edilmelidir. Böylece “Enerji Strateji Belgesi” revize edilerek ülkemizin enerjide beş sorunu olan arz güvenliği, dışa bağımlılık, elektrikte doğalgaza bağımlılık, pahalılık ve enerji kullanımında verimsizlik (israf) kökünden çözüme kavuşturulmalıdır.

Enerji alanında uzman bir bilim adamı olan yazarın bu kitaptaki çalışmalarıyla birlikte ayrıca bu kitapta yer almayan 2014 yılı sonrasına ait tüm çalışmaları, analizleri ve önerileri fert, toplum, üniversiteler, yerel yönetimler ve merkezi yönetim tarafından da fevkalade ciddiyetle takip edilmeli ve ülkemizin kalkınması için hayata geçirilmelidir.  

Enerji Bakanlığı resmi sitesinde yer alan verilere göre enerji kaynaklarında güncel durum:

Elektrik: 2022 yılında elektrik üretimimizin, %34,6’sı kömürden, %22,2’si doğal gazdan, %20,6’sı hidrolik enerjiden, %10,8’i rüzgârdan, %4,7’si güneşten, %3,3’ü jeotermal enerjiden ve %3,7’si diğer kaynaklardan elde edilmiştir.

Nükleer: Nükleer enerji, 1789 yılında Uranyum’un keşfi ile başlayan ve 1934 yılında atomun parçalanması ile devam eden süreçte askeri ve ticari amaçlarla dünya gündemine girmiştir. Mayıs 2022 itibariyle, 32 ülkede 441 nükleer reaktör işletmede, 17 ülkede 53 adet nükleer reaktör de inşa halindedir. Nükleer santrallerde üretilen elektrik dünya elektrik arzının yaklaşık %10’una denk gelmektedir. Ülke bazında bakılırsa Fransa elektrik talebinin %70’inden fazlasını, Ukrayna %51’ini, İsveç yaklaşık %30’unu, Belçika yaklaşık %40’ını, Avrupa Birliği %26’sını, Güney Kore yaklaşık %30’unu ve ABD %20’sini nükleer enerjiden karşılamaktadır. Ülkemizde 4 reaktör ünite inşa aşamasında olan ve ilk ünitesi 2023 yılında devreye alınması planlanan Akkuyu NGS sahası Dünya’nın en büyük nükleer santral inşaatı haline gelmiştir. Ülkemiz sanayisine önemli derecede katma değer sunacaktır. Bunun yanında, Akkuyu Nükleer A.Ş. tarafından Rusya’ya nükleer enerji mühendisliği eğitimine toplam 246 Türk öğrenci gönderilmiştir. Bu öğrencilerden 220’si eğitimlerini tamamlayarak projede çalışmaya başlamıştır. Buna ek olarak, 71 Türk öğrenci de yüksek lisans eğitimi amacıyla Rusya’ya gönderilmiştir. Ülkemiz nükleer enerjide henüz yolun çok başındadır.

Biyokütle: Biyokütle ve atık ısı enerjisine dayalı kurulu güç Haziran 2022 sonu itibariyle 2.172 MW, toplam kurulu güç içerisindeki oranı %2.14 olup yıllara göre kurulu güç değişimi ve toplam kurulu güç içerisindeki oranı aşağıdaki grafiklerde yer almaktadır.

Jeotermal: Bölgesel ısıtmanın yanı sıra elektrik üretiminde de yaygın olarak kullanılan jeotermal enerji kurulu gücü Haziran 2022 sonu itibariyle 1686 MW, toplam kurulu güç içerisindeki oranı %1,66 olup yıllara göre kurulu güç değişimi ve toplam kurulu güç içerisindeki oranı aşağıdaki grafiklerde yer almaktadır.

Güneş Enerjisi: Haziran 2022 sonu itibariyle güneş enerjisine dayalı elektrik kurulu gücümüz 8,479 MW, toplam kurulu güç içerisindeki oranı %8,35 olup yıllara göre kurulu güç değişimi ve toplam kurulu güç içerisindeki oranı aşağıdaki grafiklerde yer almaktadır.

Rüzgar Enerjisi:

Hidroelektrik:

Salih Açan

Sorgun Düşünce Kulübü

Author: yasin66
İsim: YASİN AĞAN

1 thought on “Eser İncelemesi: “Enerji-Politik Dünya ve Türkiye” / Prof.Dr. Mustafa İlbaş

  1. MERHABALAR CİDDEN ÇOK FAYDALI BİLĞİLERDİ MUSTAFA BEYE TEŞEKKUR EDİYORUM
    SORGUNDAN SLM VE DUA İLE

Comments are closed.