İlkbaharın ve Sonbaharın Güzellikleri

İlkbahar ilk mevsimdir. Eski dönemlerde yılın ilk ayı Mart ayı olduğu için ilkbahar mevsimi, yılın ilk mevsimi olarak kabul edilirdi. Bu sebeple yazıma ilkbaharla başlayıp sonbaharla bitirmek istiyorum.

İlkbahar yeniden doğuş ve yenilenme mevsimidir. Tabiat kış uykusundan uyanır ve canlanır. Bahar bir anlamda hayata tutunmaktır. Hayatla barışmaktır. Yeni filizlenen fidan gibi, tohum gibi, yeni hayata atılan ilk adımlar gibidir ilkbahar. Tıpkı toprağın canlandığı gibi insanların hayata bakış açıları da canlanır ve yenilenir. Bahar eriyen karların ışığıdır. Kış ile yazın arasında bir cennettir adeta. Çiçekler, börtü böcekler, kuşlar gelir aklıma. Kara kışın ardından bir cennet doğar. 21 Mart bu cennetin başlangıcıdır. Baharı özel kılan tabiattaki olağanüstü güzellikleri görebilmektir. Yeni filizlenen tohum gibi umutları yeniden tazeleyebilmektir. Her insan çocuk olmuştur. Çocukluk hatıralarını hafızalarında saklamaktadır. Çocuk kendisine artık evin haricinde de yer bulmuştur. Kendini daha çok özgür hisseder. Çünkü kış boyunca sınırlı oyun oynamıştır. Baharla birlikte sokaklara, kırlara çıkıp koşmak yuvarlanmak çocuklara son derece mutluluk verir.

Bahar aynı zamanda güzel bir yaz mevsiminin habercisidir. Fakat bahar hazırlıklarıyla birlikte güzel habercidir. Çünkü kadınlar için bahar, evin yenilenmesidir, canlanmasıdır. Sobadan isten, pisten, odundan, kömürden kurtulmaktır. Evde tatlı bir telaş başlamıştır. Eve bereket getirdiğine inanılan ve huzur veren bahar temizliğinin vaktidir artık. Giyilmeyen elbiseler, ayakkabılar seçilir, ihtiyaç sahibine verilir. Evdekiler dolaplar, çekmeceler temizlenir. Ne kadar gereksiz birikmiş eşya varsa atılır. Camlar silinir perdeler yıkanır. Koltuklar halılar temizlenir. Sonunda, sokakları nasıl bahar kokusu kaplarsa, evin içini de mis gibi temizlik kokusu kaplar. Baharla birlikte ev adeta yeniden canlanır.

Bir de Türkiye’de kutlanan bahar bayramları vardır. Türkiye’de bir gelenek Türki cumhuriyetlerde de resmi bayram olarak kutlanan bahar bayramı artık Türkiye’de de bayram kabul edilen bir gün haline gelmiştir. Bu bayramlar Nevruz, Hıdırellez gibi bayramlardır. Türki cumhuriyetlerde Nevruz olarak kutlanan bayram Anadolu da Mart 9’u diye de kutlanmaktadır.

Melikşah’ın, Celali takviminde 21 Mart yılbaşı olarak belirlenmiştir. Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lugatit Türk’ünde 21 Mart baharın gelişi olarak belirtilmiştir. Selçuklu ve Osmanlı’da kutlanan Nevruz bayramı için özel olarak hazırlanan Nevruzi adlı Mesir Macunu, Osmanlı’dan günümüze kadar gelen bir kültürdür. Günümüzde hala Manisa’da Mart ayında Mesir Macunu şenlikleri düzenlenmektedir.

Bir de baharın gelişiyle ilgili Hıdırellez kutlamaları vardır. 5 Mayıs’ta başlayıp 6 Mayıs’ta sona eren Hıdırellez bayramı, Anadolu’da baharın gelişini ve tabiatın canlanmasını kutlamaktır. Fakat bahar bayramından daha ziyade, her türlü dileğin ortaya konduğu bid’atların bol olduğu ayinlere dönüşmektedir maalesef.

İlkbaharın bütün güzelliklerinin yanında çok önemli bir konu da insanlar üzerinde sağlık açısından olumsuz etkilerinin görülmesidir. Yorgunluk, halsizlik ilkbaharın en önemli olumsuz etkileridir. Bu duruma kısaca bahar yorgunluğu denir.

Sonbahar ise yeni başlangıçların ve bitişlerin mevsimidir. Hüzün kadar tatlı, hüzün kadar güzel mevsimdir. Çünkü sonbahar hazan mevsimidir. Sonbahar sararan yaprakların ve yağan yağmurların güzelliğidir. Sonbaharda fark etmesini bilen insanlara binbir türlü güzellik vardır. Renkler sonbaharda güzeldir. Yeşilin yanındaki kızıl, sarının yanındaki kahverengi sonbaharın ta kendisidir. Dünyaya yeni bir iklimden bakmanın zamanı gelmiştir. Bir yandan yakmayan güneşi, bir yandan da soğuk geçecek günleri hatırlatır. Yaprakların ağır ağır sararak dökülmesi, bütün tabiatın o güzelim canlılığını kaybetmesi, insana düşünmesi için bir sebep olduğu gibi, ölüme hazırlık içinde bir uyarıcı ve ibrettir.

Hem geleneksel damak tadı, hem de ekonomik sebeplerle, sonbaharda yapılan kışlık hazırlığını unutmamak gerekir. Günümüzde yaz veya kış mevsiminde her türlü sebze ve meyve bulma kolaylığı olmasına rağmen ve de herkesin evinde buzdolabı ve dondurucularda uzun süre yiyeceklerini saklayabilme imkânına rağmen, evde yapılan ve hazırlanan yiyeceklerin tadı bambaşkadır. Bu nedenle, eskisi kadar olmasa da sonbaharda hazırlıklar yapılır. Özellikle, turşu, salça, reçel, konserve ve eriştenin tadı bambaşkadır.

Nasrettin Hoca’ya şöyle söylemişler:

-“Hocam yazın çok sıcak oluyor”, diğeri de:

-“Hocam kışın çok soğuk oluyor”,

Bunu üzerine Nasrettin Hoca şöyle sormuş:

-“Bahardan şikâyet eden var mı?”

 

Nuri KAYA

SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ

Author: Yönetici