İSTANBUL’UN KANAYAN YARASI: TRAFİK

İstanbul’da yaşamanın bir bedeli var. Bunu herkes görmekte ve bu bedeli ödeyebilecekler İstanbul’da yaşamayı göze alabilmektedir.

İstanbul’da yaşamanın güzelliklerinin yanı sıra yaşamın temel sorunları da var. Hiç şüphesiz bunların başında ise toplumsal bir sorun haline dönüşen trafik sorunu yer almaktadır. Özel araç her ne kadar araç içi rahat bir seyahat (araç içi sıkışıklık yaşamama) imkânı sunsa da her zaman oluşan trafik nedeni ile araç dışı rahat bir ulaşım sunmamaktadır. Toplu taşıma araçları ise her ne kadar trafiğe takılmadan ilerlese de burada da karşımıza sıkışık seyahat etme gibi bir sorun çıkmaktadır. Sonuç olarak ister özel araç olsun ister toplu taşıma olsun her iki durumda da karşımıza sorun çıkmaktadır.

Muasır medeniyet olmanın temek bir gerekliliği de ulaşım araçlarının konforu ve trafiksiz ulaşım imkânıdır. Her geçen gün artan, her şarta göre değişen bir trafiğin varlığı sosyal yaşamı ciddi anlamda etkilemekte hatta belirleyici olmaktadır. Zamanın ve zamanın alternatif maliyetinin arttığı günümüzde iktisadi döngülerin tamamının da zaman yönetimine bağlı olduğu ihmal edilecek bir durum değildir.

İşe, randevulara, buluşmalara geç kalmanın en büyük bahanesi trafik! İstanbul’da sorgulanamayan tek gerçek. Trafiksiz bir İstanbul’u yaşamanın zevki anlatılamaz. Hani yaşamak lazım derler ya… Tam da bu durum için söylenmiş bir söz. Yazın tatil nedeni ile İstanbul’un dışa göç verdiği dönemlerde İstanbul’u trafiksiz yaşamanın tarifi mümkün değil.

Tabi bu durumun tersini ise yaşamamak lazım. Kar yağması, aşırı yağmur, kaza, yol çalışması vb. durumlarda ise oluşabilecek trafik durumunu ise kimse yaşamak istemez sanırım. Gerçekten böyle anlarda İstanbul’da yaşam çok zorlayıcı oluyor.

İstanbul’da emniyetli, tıkanmayan, ucuz, çevre dostu, sosyoekonomik hayatın sürdürülebileceği bir trafik akışının sağlanabilmesi için uzun vadeli ve kapsamlı politikalara ihtiyaç var. Yol genişletmenin imkânsız olduğu bir durum için getirilebilecek bir çözümün olmayacağı aşikârdır. Ancak bazen insanoğlunun bilinçli tercihleri ile telafisi mümkün olmayan trafik yoğunluğu oluşturulmaktadır. Bunlardan en çok dikkat çekeni de alışveriş merkezleridir.

İstanbul, Türkiye’nin en kozmopolit insanlarının yaşadığı, sosyoekonomik hayatı en canlı ilimizdir. Bunun bir sonucu olarak da küçük bir kara parçasına büyük bir nüfus, ticaret ve sanayi sıkıştırılmıştır. İstanbul, Türkiye’nin en gelişmiş yol ve ulaşım sistemine sahip olsa da, trafik sıkışıklığı da anlık değişen nedenlerle giderek içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Öyle ki, İstanbul’un yolları sabah ve akşam trafikte sıkışan otomobiller ile dolup taşıyor. Akşam eve döndüğünüzde ise park sorunu çıkıyor karşınıza. Bu durum en başta çevre kirliliğine neden oluyor.

Toplumun artan otomobil aşkı ve bağımlılığıyla oluşan trafik sıkışıklığı, büyük toplumsal sıkıntılara ve ekonomik kayıplara neden oluyor. Toplu taşıma seferleri artsa da, yollar genişletilse de bu durum kısa vadeli rahatlamaya neden oluyor. Aslında benzetme ile ifade edecek olursak; İstanbul trafiğinin çözümü şişmanlık probleminin daha büyük bir kemer takarak çözülmesine benziyor.
Trafik sorununun çözümü için uzun vadeli ve kapsamlı politikalara ihtiyaç var. Nüfus ile birlikte planlanan rasyonel çözümlere ihtiyaç var. Avrupa şehirleri kalabalık kent merkeziyle, genellikle iyi bir toplu taşıma sistemi olan, çok yol kapasitesi olmayan şehirlerdir. İstanbul ise gelişmekte olan bir kent olarak çok sayıda ve çeşitli araç trafiğine sahip, gelişmemiş toplu taşıma sistemi ve dar yollarıyla birlikte karışık bir arazi kullanımıyla sorunlu bir trafikten başka bir şey sunmayan bir yapıya sahip.

Birçok sosyo-ekonomik yönü olan ve karmaşık değişkenleri bulunan trafik sorununun uzun vadeli ve kapsamlı düşünülmesi gerekmektedir.

Sadece yeni yol ve metro yapılarak bu problemin çözülemeyeceği, ülke genelinde teşvik edici, kapsamlı önlemlerin ve politikaların geliştirilmesi gerekliliği göz önünde bulundurulmalıdır.
İnsanlarımızı, sadece İstanbul merkezli yaşam düşünmekten ziyade, ülke genelinde yaşayabilecekleri, çalışabilecekleri, kullanabilecekleri, sahiplenebilecekleri, uyum sağlayabilecekleri yeni ve farklı seçeneklere yönlendirmemiz gerekiyor.

 

HATİP SORGUN
SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ

Author: sevare