Kitap İncelemesi: “Dilin Kemiği” / Cihandar Arıkan

2009 yılında Markiz Yayınları & Yeni Kitabevi tarafından yayınlanan eser 195 sayfadan oluşmaktadır. Eserin içeriğinde “Neden Dilin Kemiği? Çat-Kapı Bir Misafir, Yazım Türlerinin Kaynağı Doğadır, Yaşamdır, Ne Biçim Karne, Gönül Hücremizde Nefret de Var Özlem’de, Gurbet, Yüce Dağlar, Özlem Yolcuları, Mektup Bile Özlemdi, O Benim Babam, Ecel Aldı Babamı, Merhametli Olan da var Acımasız Olan da, Kırbıyıkların Hasan, Ne Bulabilirsen, Çekilen Acılar, Kısırkaya’da Bir Fidan Devrildi, Hayat Böyle Acımasız, Dipsiz Kuyu, Sevmek ve Sevilmek Duygusu, Yürekten Sevda, Böyleydi Halim’in Yaşam Öyküsü, Sevgi, Kürkçü Dükkânı, İki Gönül, İnsan Ömrünün Başlangıcı Anne, Annemsin, Sen Gideli, Feyzo’ya Mektup, Amanın Bir Şıltag Goptu, Anam, Ayşe’ye, Yurt-Yuva Mekân Duygusu, Göç Bu, Az Kaldı Köyüm, Dalkavukluk, Bilgiç Dede, Kuyruklu Şiir, Dilin Kemiği Yok ki, Vallahi İyiyim, Yabancı Sözcük Akımları Olmasa, Şiir Etkili Bir Anlatım Biçimidir, Ey Gönül, Aldanma-Kanma, Bana Sorma, Şiir ve Sanatın Dili, Şiirlerin Öyküsü, Sevdiğim, N’olacak, Ömür, Kuşkulu Hayat, Osmanlı’dan Günümüze Dil ve Eğitimin Öyküsü, Eğitim, Ben Öğretmenim, Gençlik, İnek Sen Deli misin? Ali Usta Emekli Olunca, Emekli, Yaşlanmak, Besbelli, Ölüm, Tarih Dede ve Artık Yaşlandım” isimleri ile hikâye, öykü ve şiirlerden oluşan 62 kısım bulunmaktadır.

Aslında yukarıda verilen içerikten de anlaşılacağı gibi eser yazarın hayat kesitlerinden tecrübe, duygu ve bir yaşam biçimi sunmaktadır. Dilin kemiği ile başlayan, acı, hasret, gurbet, ana, köy, gönül, gençlik, ihtiyarlık, emeklilik ve ölüm gibi birçok temaya yer verilen eseri akıp geçen bir yaşamda her insanın içinden geçen ve yaşanmış duyguların yazıya dökülmüş hali olarak nitelendirmek yanlış olmayacaktır.

Eserin başlangıç kısmında müellif Cihandar Arıkan şöyle diyor:

“Tanımı bellidir ömrün. Elbette ki beşikle mezar arasındaki hayat serüvenidir. Bu hayat serüveni içerisindeki gelgitleri, çizilen zikzakları, düşlenen ve gerçekleştirilen hayalleri yazmak, bir bakıma yaşam savaşını, yaşanmış biçimiyle dile getirmek istedim.”

Eserde sevinç ve üzüntüleri, hasret ve kavuşmaları,  aşk ve hüznü, sevgi ve kini, doğrulukla dalkavukluğu, acıları ve mutluluğu, merhameti ve acımasızlığı, bilenle bilmeyeni,  gençlikle ihtiyarlığı, yaşamla ölümü iliklerine kadar duygunun işlediği müthiş bir anlatım örgüsü ile yazarın kendisinden dinlemiş oluyorsunuz.

Dilin kemiği yok ki ifadesini espri bağlamında kaleme alan yazar hayatın gerçeklerini, nerde nasıl konuşulup susulacağını, hayatın içerisinde dilin önemini, dilin düşünsel ve duygusal etkilerini, doğrudan bir mesaj ile okuyucularına ustalıkla aktarmıştır.  Kimi zaman duygusal bir şiirle buluyorsunuz Cihandar Arıkan’ı, kimi zaman yurtta babasını ve köyünü hayal ederken, kimi zaman güldürücü bir fıkra ile kimi zaman da doğruluğa, dürüstlüğe ve saygıya yönelik verdiği öykü ve şiirler ile…

Cihandar Arıkan’ın bozkırdan, köy enstitüsüne, oradan ticarete, oradan da yazmaya uzanan hayatına birçok şeyi sığdırmış. Bazen bir haberde acımasızca öldürülen yaşlılara yazmış öyküsünü bazen de Kilyos’da denizde boğulan bir gence. Bazen köydeki gelinciklere bazen de anasına ve babasına yazmış şiirlerini içindeki tüm özlemle.

Eserin genelinde içerikler değişse de Cihandar Arıkan’ın ruh dünyasında değişmeyen hususlar var. Acıların evrenselliği, gözyaşının renginin olmadığı, saygı, ahlak ve erdemin aşkın bir tutku ile sahiplenilmesi gerektiği… “Hayat Böyle Acımasız” isimli şiirinde de görüleceği üzere insan olmanın acıdan bağımsız olmadığını, her insanın ömründe belli bağlı acıların bulunduğunu aşağıdaki dizelerde ne de güzel ifade etmiş Cihandar Arıkan.

Acılara ben mi haber saldım?

Onlar arayıp da buldu beni.

İçin için kavruldum da yandım,

Dertlerim de arttı yordu beni.

Acılarla sevinçler yarışta;

Sanki bir yanlışlık var bu işte.

Bilmiyorum, hiç anlamıyorum

Nedense acılarım en başta.

Hayatımız bunlarla var olmuş.

Dertli ağlamış, sevinçli gülmüş.

Bulabilir misin bu dünyada,

Baştanbaşa gülen, bir kul kalmış?

Yaşarsın acılar çeke çeke.

Hüzünle gözyaşı döke döke.

İşte hayat böyle acımasız,

Eritir kalbini yaka yaka…

Çok çeşitli duyguları, çok ahenkli bir dil ile bir yaşam çizgisi üzerinde ele alan Cihandar Arıkan’ın gençken ihtiyarlığa, ihtiyarken gençliğe, emekliliğe, anaya ve babaya yazdığı şiirler ve öyküler ile insan ömrünün kesitlerine ışık tutuyor. Artık yaşlandım şiirini okurken insanı yıllar sonrasına götürdüğü gibi aslında bu günün gençlerini bekleyen mutlak sona da atıfta bulunuyor.

Tatlı yeme çok kilo alırsın.

Yağlıyı yeme yolda kalırsın!

Ekmeği azalt, pişman olursun,

Artık yaşlandım dediğin zaman.

Tuzluyu yeme, tatlıyı yeme,

Nedir ki böyle çekilen çile?

Yaşarsın bunları bile bile,

Doktora yolun düştüğü zaman.

Hızlı yürüme aman düşersin!

Bu kilo ile nasıl koşarsın.

Nefesin tıkanır da şaşarsın,

Yokuşa yolun düştüğü zaman.

Baston senin yakın arkadaşın,

Zorda kaldıkça gelir kardeşin,

Hep de iğne, ilaç,  senin işin.

Dizde derman kalmadığı zaman.

Kıymetli hemşehrimiz Cihandar ARIKAN’a ömründe sağlıklı bir yaşam diler, içtenlikle kaleme alınan ve kendi hayatı üzerinden okuyucuya çok kıymetli kesitler sunan böylesine güzel bir eseri bizlere sunduğu için de teşekkür ederim.

Eserde de yer verilen ve Ömer Hayyam’a ait olan bir dize üzerinden yapılan hayat tanımlaması ile yazıma son veriyorum.

Niceleri geldi, neler istediler.

Sonunda dünyayı bırakıp gittiler.

Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?

Gidenler de hep senin gibiydiler. (Ömer Hayyam)

Fatih ŞAHBAZ

SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ

Author: Yönetici