Kitap İncelemesi: “Kültürel Psikoloji Bağlamında Şahsiyet Bütünlüğü” / Osman Sezgin

Eser Künyesi: Yazarı Osman SEZGİN, Ocak, 2020, 1. Baskı, Kalem Vakfı Yayınları, İstanbul

Şahsiyet konusu tarihin her döneminde gerek içerdiği anlam gerekse de şahsiyetin bütünlüğü açısından önem arz eden konulardan birisidir. Yüz otuz altı sayfadan oluşan eserde kişiliğe etki eden unsurların tesiri ile oluşan şahsiyet ile olması gereken şahsiyet tanımı üzerinde karşılaştırmalı bir analiz yapılmıştır.

Eser bilimsel kavram ve kuramlara dayalı felsefi analiz yöntemi ile kaleme alınmıştır. Eserin içeriğinde modernizm ve küreselleşme ile şahsiyet kavramının etimolojisi, kavram ve kuramı bilimsel olarak incelenmiş ayrıca küreselleşme, teknoloji, iktisadi güç bağlamında küreselleşmenin şahsiyet ile etkileşimi geniş bir bakış açısı ile tüm derinlikleri ile irdelenmiştir.

Batı temelinde modernizmin bir sonucu olarak ortaya çılan küreselleşmenin en büyük hedeflerinden birisi hiç şüphesiz dünyanın bütününü bir köye dönüştürülmesi ve kültürel farklılıkların ortadan kaldırılarak tek tip bir insan modelinin oluşturulmasıdır. Küreselleşmenin iktisadi boyutunun yanı sıra siyasi, sosyokültürel ve hatta psikolojik boyutları bulunmaktadır. Küreselleşmenin anlayışı, felsefesi, yöntemi hiç şüphesiz şahsiyeti de derinden etkilemektedir.

Eser aşağıda yer alan argümanlar üzerine inşaa edilmiştir.

Eserin giriş kısmında dikkat çekilen önemli hususlardan birisi taklit edenin taklit edileni geçemeyeceği meselesidir. Özellikle teknolojik ürünleri icat eden, onu kendi dilinde isimlendiren Batı aynı zamanda teknolojik ürünleri kendi dilinde adlandırmakla diğer tüm milletlerin bilişsel ve zihinsel yapısını etkilemektedir. Bunun sonucunda dil kullanımının yetersizliğine de bağlı olarak köksüz ve sığ bir düşünce yapısı ortaya çıkmakta küresel bir dil olan İngilizce’ye de bağlılık artmaktadır.

Türkçe’deki küreselleşme kavramının bütünsel işleyişi yansıtmaması nedeniyle küreselleşme çok masum bir işleyiş olarak algılanmaktadır. Bu durum küreselleşmeye maruz kalan kültürlerin ve bu kültürlere mensup fertlerin küreselleşmenin oluşturduğu empoze kültürlere karşı tedbirsiz ve savunmasız kalmaları anlamına gelmektedir.

Dünyadaki iletişim ve ulaşım araçlarının sınır tanımayan hızı ve bunlar aracılığı ile ortaya çıkan bilgi yüklemesi, karartması ve kirletmesi dünyayı kontrolsüz bir köye çevirmiştir.

Bilginin pratiğe aktarılması ile ortaya çıkan teknoloji, gelir dağılımı ve bölüşümünde orantısız ve adaletsizliğe neden olmuştur. Bunun sonucunda teröristlerin ve ulusal sermayenin tek güç haline gelmesi kendisine tepki olarak bölgeselleşme ve bloklaşmaları doğurmuştur. Aslında bu da beraberinde hızla yerelleşmeyi getirmektedir.

Yazar kavramsal çerçeveyi yukarıdaki argümanlar ve şahsiyet kavramını bilimsel temelleri üzerinden açıklamış ve ardından yeni bir şahsiyet denemesi başlığı altında okuyucuya muhteşem bir bakış açısı sunmuştur.

Yazar bu başlıkta şahsiyetin birisi genişliğine diğeri derinliğine olmak üzere şahsiyeti iki boyutu ile ele almıştır. Şahsiyetin genişliğine boyutunun içerisinde psikolojik, sosyolojik, pedagojik, fizyolojik, biyolojik özellikleri dikkate alınmıştır. Derinliğine boyutta ise hür, dinamik, yeknesak olma ve bunların var olması için hareketi niyet, niyetin gerisindeki doğru bilgi, değer, irade, hürriyet ve bütünleştirme ele alınmıştır. Bu boyutta değer ve hürriyete vurgu yapılmıştır. Bu iki boyutu ile değerlendirildiğinde şahsiyet kişinin kültürel ve kalıtımsal özellikleri ile bir bütünlük arz etmektedir. Şahsiyet kişiyi başka kişilerden ayırmakla birlikte ötekileştirmemektedir. Ancak yazar burada hürriyete ve değere aşkın bir rol yüklemektedir. Zira hürriyet ve değer olmadan sorumluluk ve hareket olmayacağı gibi bu iki unsur bireyi herhangi bir varlık olmaktan çıkararak onun şahsiyetli bir insan olmasına vesile olmaktadır.

Kişinin iç hürriyeti niyetle ve hareketle başlamaktadır.  Ancak neden ve niçin soruları ile başlayan hareketin hür bir şekilde gerçekleşmesi için istemek şeklinde bir iradenin de ortaya konulması gerekmektedir. İradenin kullanılmasında iç hürriyet ile birlikte dış hürriyet de devreye girmektedir. Dış hürriyet, kişinin kendisine yakın fiziksel ve sosyal çevresinin yanında bütün insanlıkla ve kâinat ile olan hakkaniyetli etkileşimini içermektedir.

Şahsiyete etki eden önemli bir unsur ise değerlerdir. Değerlerin maddi ve manevi (psikolojik) iki yönü bulunmaktadır. Bir şeyin maddi değeri onun itibari değerinin dışında elde edildiği zorluğa göre değişkenlik göstermektedir. Yazar, eserde şahsiyetin oluşumundaki manevi yönü yani insani değerleri (insan onuru ve haysiyetini) erdem, psikolojik unsurlar, fizyolojik unsurlar bağlamında çok yönlü değerlendirmiştir.

Hürriyet ve değerlerin şahsiyete giden yolda bütünleştirilmesinde ise şahsiyetin tam ve doğru teşekkül etmesi, şahsiyet bütünlüğünün sağlanması için bu ögelerin her birinin değer ve miktarının kullanımına büyük bir özen gösterilmiştir. Her iki unsurun da birbirini yok etmeden kendi özgünlüğünü korumasına ve şahsiyet adaptasyonuna bir bütünlükle ulaşılmasına ustaca bir tasvir getirilmiştir. Tüm bu entegrasyonun sonucunda nev’i şahsına münhasır bir şekilde şahsiyet; “bilgiden ve doğru niyetten başlayıp hürriyete varan bir yönelimin insani değerleri de ihmal etmeden, kişinin biyolojik, fizyolojik, sosyolojik, felsefi,  pedagojik ve psikolojik özelliklerinin hür, dinamik ve yeknesak bütünleşmesi/bütünleştirilmesi” şeklinde tanımlanmıştır.

Söz konusu şahsiyet tanımlaması oldukça özgün, orijinal ve kapsamlıdır. Şahsiyete yapılan tanımlamanın felsefi, dini, kültürel ve psikolojik yönlerine yapılan vurgu önemlidir. Bu tanımla şahsiyetin oluşumuna yönelik insani değerleri de içeren geniş kapsamlı kavramsal bir çerçeve çizilmiştir. Şahsiyet kavramının içi muhteşem unsurlar ile doldurulmuş, basit ve dar kalıplı bir tanımlamanın ötesinde sosyo-kültürel boyutları da içeren hatta kalıtsal özellikleri de içine alan bir metot izlenmiştir. Bu açıdan değerlendirildiğinde birbirini ezen birkaç baskın unsur yerine, aslında birbirini bütünleyen unsurlar açısından şahsiyetin tanımının yapılması yazarın özgünlüğünü, şahsiyete bakış açısını tüm güzellikleri ile ortaya koymaktadır.

Eserde şahsiyet tanımını müteakip küreselleşmenin temelleri bilimsel bağlamda irdelenmiştir. Varoluş felsefesi, pozitivizm, nesnellik, nedensellik, bilimsellik ilkesi, insanın öznel yönü ve hürriyeti, küreselleşme ve küreselleşmenin psikolojik felsefesi ve şahsiyete etkisi, teknoloji, iktisadi güç, uluslararası kurum ve kuruluşlar kapsamında Anadolu irfanı ile yapılan yorumlar ve tanımlamalar okuyucuya çok farklı bir bakış açısı sunmaktadır. Yazar, tüm bu hususlara yönelik dünya görüşünü endüstri devrimi, modernizm gibi genel geçer ve basmakalıp cümlelerle açıklamamış adeta tüm bu kavramlara yeni bir ruh kazandırarak orijinal bir felsefi bakış açısı sunmuştur.

Bu bakış açısını yansıtması açısından eserde dikkat çeken bazı hususlar şöyledir:

“Günümüzdeki yaşantımızın veya teknolojik açıdan yapılan icatların tamamının maddi konforu temin etmeye yönelik olması, bütün iletişim vasıtalarının maddi hazları teşvik için kullanılması, manevi lezzetlere hitap edenin çok az bir miktarı oluşturması; bunun ötesinde günümüz dünyasında iktisadi açıdan kozmetik ürünlerin ve silah için yapılan harcamaların eğitim ve sağlığın önüne geçerek en önde yer alması.”

“Dünyanın pek çok yerinde yetersiz beslenme söz konusu iken ve daha da vahimi açlık ve sefalet kol gezerken dünyanın bir başka tarafında obezite için geleceğin en önemli sağlık problemini oluşturacağının söylenmesi, tartışılması ve tedbirler alınmaya planlar yapılmaya çalışılması günümüzde iç hürriyetin veya hakiki hürriyetin bir göstergesi olamaz.”

“Âdeme denk noktadır,

Gördüğün düş noktadır,

Âdemi âdem eyleyen

Üç harf ile beş noktadır”.

Sonuç kısmında ise yazar küreselleşmenin dünyayı tekdüze yaparken diğer yandan psikolojik ve eğitimsel pek çok bozulmanın temelini oluşturduğunu dile getirmektedir.

Yazar, bilime gereken değerin verilmesini ancak bilimde hiçbir yanılma olmayacağı gibi bir düşünceye kapılmamak gerektiğini de vurgulamaktadır. Zira dünya genelinde yaşanan son salgında uygulanan politikalar bu bakış açısını doğrular niteliktedir. Virüs salgınında adeta bilim tanrılaştırılmıştır. Ancak örneğin maske kullanımının gerekliliğine dair bilim adamlarının iki üç ay süre boyunca karar veremeyişi, Dünya Sağlık Örgütünün açıklamaları ile bilim adamlarının görüşlerinin zaman zaman çelişmesi bilimin de yanılacağını göstermiştir.

Yazara göre bilim kibirden uzak olmalıdır aksi halde bu durum öteki milletlere egoist bir bakışa neden olmaktadır. Aklı temel alan bilim, kişiliği manevi yönden sınırlandırmakta ve kişiliği kısıtlamaktadır.

Sonuç olarak, yazarın kendi ifadesi ile mükemmel bir tanımlama yaptığı şahsiyet; kişinin, kalıtımsal ve kültürel açıdan sahip olduğu soy, sop ve millete ait vasıflarını, yaşadığı çevrenin etkilerini ve dünü, bugünü yarını ile ait olduğu zamanı idrak edip; bunları genişlik ve derinlik boyutlarıyla irdeleyip geleceğe taşıyabilmek için bilgiden ve doğru niyetten başlayıp gerçek hürriyete varan bir yönelimin; insani değerlerle pekiştiren, kişiyi ötekilerden ayıran ve fakat ötekileştirmeyen biyolojik, fizyolojik, sosyolojik, felsefi, pedagojik ve psikolojik bütün özelliklerin hür, dinamik ve yeknesak (homojen) bütünleşmesi/bütünleştirmesidir (entegrasyon) denilebilir.

Eserin geneline yönelik yapılan değerlendirmede, yazar okuyucuya analitik ve çok yönlü bir bakış açısı sunmuştur. Aslında şahsiyete yönelik felsefi ve bilimsel temele dayalı klasik bir tanımlama yapmanın ötesinde kucaklayıcı ve aydınlatıcı özgün bir şahsiyet tanımı yapılmıştır.

Dünyada asıl sorunun üretimden ziyade bir bölüşüm sorunu olduğu, modernizmin ve kurumlarının (BM, IMF, FAO, ILO vb.) amaçları ve uygulamaları arasında farklılıkların bulunduğu, modernizmin ürettiği ve kulağa hoş gelen (özgürlük, demokrasi, güven gibi) kavramların çoğu zaman bir politika aracına dönüştüğü, güçlünün haklı ve hakim olduğu, sermaye, kar ve kazanç adına “şahsiyet dahil” tüm değerlerin yok olduğu eserde dikkat çeken diğer hususlardır.

Bu kıymetli eseri sistematik bir şekilde kaleme alan, her bir kavramı nakış nakış işleyerek okuyucuya aktaran değerli hocamız Sayın Osman Sezgin’e teşekkür ederim.

Bir akademisyen olmanın bir eser oluşturmakta tabi ki de bir takım avantajları bulunmaktadır. Ancak gerek iktisadi, gerek sosyokültürel gerekse de psikolojik açıdan geniş bir perspektif ile Anadolu irfanını “şahsiyet bağlamında” bir esere yansıtmak bir akademisyen olmanın ötesinde ilimle yoğrulmuş bir ruh ve sağlam bir dünya görüşü gerektirir.

Fatih ŞAHBAZ

SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ

Author: Yönetici