Köklü Bir Eğitim Yuvası: Yeşilyurt İlkokulu

1979 yılının Eylül ya da Ekim ayı olsa gerek… Yeşilyurt İlkokulu’ndaki ilk günümden hafızamda kalan tek kare ilk dersten sonraki teneffüse çıkınca tekrar derse girmeyip doğrudan eve gitmemdi. Sebebini hatırlamıyordum ama okullar açıldıktan yaklaşık bir ay sonra okula başlamıştım. Okuldaki ilk günümde de kimse bana kurallardan bahsetmediği için zil çaldığında doğrudan eve gidileceğini düşünmüştüm galiba. Aradan neredeyse 36 yıl geçtiği halde hoş bir anı olarak hafızamda yaşamaktadır bu sahne.

Okula geç başlamama rağmen çabuk adapte olup, arayı kapatmıştım. Öğretmenimiz Meral Gözübüyük’ün “kim okumaya başlamak istiyor?” sorusuna ilk parmak kaldıran birkaç öğrenciden biriydim. Harfleri öğrendikten sonra okuma faslına geçecek olmak büyük bir heyecan doğurmuştu bende. O zamanlar okul öncesi anaokulu tecrübesi yaşamadığımız için okuma-yazmayla ilk teşriki mesaimiz ilkokulda başlıyordu haliyle. Her gün yeni bir şey öğrenip, yeni bir şeyi keşfediyor olmanın hazzı bir başkaydı.

İlkokul öğretmenim Meral Gözübüyük, o zamanlar 23 yaşında, gencecik idealist bir öğretmendi. Mesleğini çok seviyordu ve öğretme aşkıyla doluydu. Tatlı-sert bir eğitim anlayışına sahipti. Bir taraftan disiplini elden bırakmazken, diğer taraftan da anne şefkatini üzerimizden eksik etmezdi. Biz öğrencileri de hiçbir zaman ona saygıda kusur etmezdik. Kısa zamanda okumayı sökmem ve derslerdeki başarımdan dolayı öğretmenimin en güvendiği, en değer verdiği öğrencilerden biri olmayı başarmıştım. Bunun farkında olmak bana ekstra bir motivasyon verir ve öğretmenimi mahcup etmemek için daha çok çalışırdım.

Çocuğun annesiyle ya da genel anlamda ebeveyniyle kurduğu bağ, kişiliğinin oluşumunda ne kadar etkiliyse, ilk öğretmeniyle ve okuluyla kurduğu bağ da eğitim hayatı için o kadar önemlidir. Pedagojiyi, çocuk ve öğrenci psikolojisini iyi bilen bir öğretmeniniz olursa işiniz büyük oranda kolaylaşır. Ben bu açıdan şanslı olduğumu düşünüyorum. Filmi 36 yıl geriye sarsam, yine aynı öğretmenin öğrencisi olmak isterdim. Gel gör ki ilkokuldan mezun olduktan sonra öğretmenimi bir daha hiç göremedim. Bunu kendim için halen büyük bir eksiklik olarak görür, onu mezun olduktan sonra arayıp sormamış olmaktan ya da bir şekilde ona ulaşamamış olmaktan dolayı büyük mahcubiyet hissederim. Umarım bir gün tekrar karşılaşmak nasip olur ve bugünlere gelmemde büyük emeği olan öğretmenimden helallik isteme imkânı bulurum.

İlkokuldan mezun olduktan sonra sınıf arkadaşlarımın büyük çoğunluğuyla (ilkokul arkadaşlıkları doğal olarak lise arkadaşlıkları gibi kalıcı olmuyor) bağım kopmuş olmasına rağmen, ortaokul-lise yıllarında okula gidip gelirken her gün önünden geçtiğim okulumla bağlarım kopmadı. Önünden her geçişimde birçok anım tazelendi. Şimdi bile Sorgun’a gittiğimde adı artık Yeşilyurt İlkokulu olmasa bile o binanın önünden geçmek bende farklı duygular uyandırır ve çocukluk günlerimi hatırlamama vesile olur.

Ben okula başladığımda okul binamız yaklaşık 40 yıllık bir binaydı ve o dönem Sorgun’un belli başlı yapılarından biriydi. Okulumuz, Yeni Mahalle İlkokuluyla yan yanaydı. Yeni Mahalle İlkokulunun hemen yanında da Sorgun Ortaokulu-Lisesi bulunmaktaydı. Tam anlamıyla okullar bölgesiydi o alan. Bugün o binaların bir kısmı yıkıldı, bir kısmının yerine yeni binalar yapıldı ve bir kısmının adı değiştirildi. Yeşilyurt İlkokulu ismi ise Sorgun Lisesi’nin eski binasında yaşatılmaya devam ediyor. Gönül isterdi ki, Yeşilyurt İlkokulu, Sorgun eğitim tarihinin 75 yıllık çınarı olarak aynı binada faaliyetine devam edebilsin (binanın şu anki fiziki durumunu bilmesem de restorasyonlarla ya da bina genişletilerek bu sağlanabilir miydi bilmiyorum). Bununla beraber, Sorgun Lisesi gibi adı tarihe karışan okullarımız olduğunu düşünürsek buna da şükür diyorum.

Bugün Rehberlik ve Araştırma Merkezi olarak kullanılan Yeşilyurt İlkokulu bizim dönemimizde sobayla ısıtılırdı. Tüm sınıfların, öğretmen ve müdür odalarının sobalarının yakılmasından müstahdemler sorumluydu. Müstahdemlerin temizlik, güvenlik, tamir bakım vb. görevlerinin yanında, kışın uzun sürdüğü Sorgun gibi bir memlekette aylarca bu zahmetli işleri de yapmaları bugün geri dönüp baktığımda oldukça fedakârlık gerektirmekteydi. Ellerinden her iş gelen o cefakâr ve çalışkan okul müstahdemleri öğrenciler tarafından da çok sevilir ve sayılırlardı. Bunlardan birisi de uzun yıllar Yeşilyurt İlkokulu’nda görev yaptıktan sonra oradan emekli olan ve geçtiğimiz yıl vefat eden dayım Süleyman Arıkan’dı. Bu vesileyle onu bir kez daha rahmetle anıyor, adını hatırlayamadığım diğer müstahdemlerimizden vefat eden olmuşsa Allah’tan rahmet, yaşayanlara da emekleri için teşekkür ediyorum.

Yeşilyurt İlkokulu’ndan mezun olmaktan dolayı her zaman gurur duydum. Sorgun’un bu köklü eğitim yuvasında ilkokulu okumak her çocuğa nasip olmayan bir ayrıcalıktı. Kuruluşundan bu yana bu okulda hizmet vermiş idareci, öğretmen ve personeli saygıyla anıyorum.

 

Abdullah ALPAYDIN

SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ

Author: sevare