Kömürün Etrafındaki Hayaller ve Hayatlar

Enerji, enerji ile üretilir. Bir varlığın, kendisini sonlandırarak başka varlığın doğumunu sağlaması gibi. Güneşten, rüzgârdan, sudan, petrolden, doğalgazdan jeotermalden, kömürden ve en ucuz ve ağır olanı, insanın canından vererek ürettiği enerji.
Ekip ekipman, teknoloji, araç-gereç ne, ne kadar gelişirse gelişsin, enerji üretiminin temelinde ve beraberinde insan vardır. Kendisi için, kendi enerjisini ortaya koyar insan. 

Tıpkı doğanın kanunu gibi. Varlıkta yok olmak, yoklukta var olmak için, vardır insan. Hiç, olmanın yolu ise daha başkadır.

Ancak, büyük gayretlerin hakkı büyük hayallerdir. Mesela helal bir lokma, mesela önlük, kitap defter, okul çantası, ev kirası ödeyebilmek, yeni bir ayakkabı, güzel yiyecekler, insan içine çıkacak bir elbise almak, bayramda baba ocağına gidebilmek, konuyu komşuyu misafirliğe çağırmak, bir düğünde töre takmak, oğlana sünnet, kıza nişan yapabilmek, başını sokabilecek bir dam, kışın ısınmak, buzdolabı, çamaşır makinesi, televizyon, bir çift kanepe, eve vitrin dolabı alabilmektir. Bu liste uzar gider.  O yüzdendir büyük gayretlerin hakkı büyük hayallerdir.

Öyle olmasa yedi kat yerin altına iner mi insan? İnebilir mi? “Hayallerine erişmek için var gücüyle çalışmalı insan”. Büyük hayaller ancak büyük gayretlerin varsa, var değil midir?
Gayretin içi; ağzı beraber alın teri, kol gücü, kas gücü, deneyim ister. Sebat ve sabır ise olmazsa olmaz. İşte o zaman hayallerin ardında gidebilir insan. Tüm bunlar, kapkara elleriyle alnından yanaklarına sızan teri silmek için soluklandığında geçer gözleri önünden. Ne çok şey geçirmiştir aklından. Büyük hayaller için bir kez daha “Bismillah” der. İki dizi üstünde yerin tam 200 metre altında, kara kömüre kazma sallarken insan. Büyük bir damar olmalı, değilse vardiyanın neredeyse tamamı bu son noktada bir arada olmazlardı. Sağında solunda herkes büyük bir gayretle kazma sallıyor. Birkaçı kömürleri kısa saplı küreklerle yerinden kalkmaz vagonlara dolduruyor, kimi sağa sola kalas beşe on dayayıp habire payanda oluşturuyor. Her şey kendi gerçeğinde akıp gidiyor.

Büyük bir enerji sarf ediyordu kömür ocağının en dipteki işçileri. Kimsenin kolunda saat yoktu ama boş vagonları yukardan salan çavuşun “yemek molası” sesiyle ile sefer tasındaki yoğurt, çökelek, bir baş soğan ve bir ekmekten oluşan azıklarını yemişlerdi.

Hemen herkesin azığı aynıydı. Yerin dibine birlikte iniyor, aynı alın terini akıtıyor, aynı gayretle büyük hayalleri için çalışıyorlardı.

İçlerinden birisi memleket türküsüne kaptırmış kendini. Arada bir, “Kömüre bak kömüre hay maşallah!” diyor sonra asılıyor türküye.

Kiraz aldım dikmeden Halime’m

Dallarını dikmeden Halime’m

Bir armağan ver ben gurbete gitmeden

Tombala çek Halime’m yar başına gel

Ben gidiyorum Bolu’ya düş peşime gel.

Bir anda büyük bir patlama ile anlık ve yakıcı bir alev sardığında etrafı; her şey o an, orada duruyor. Büyük bir patlama ve alev topu sarıyor en dipten ocak ağzına doğru. Her şey yanıyor adeta cehennem gibi. Sıcaklık kaç dereceye çıktı, alevler ocağın ne kadarını kapladı? Kim sağ kim ölü, ne oldu bilinmez. Ocak çöktü her şey orada bitti. Tüm soruların cevabı nice sonra kömür olmuş bedenlerden anlaşılıyordu.

Sadece 10-15 metre ilerde vagonları yukarı göndermek için uğraşan 5 kişinin yıkılan ocakta, göçük altında kaldığını, yüzeye üç beş metre yakın olanlardan birkaçının yaralandığını belirterek 1995 yılı 26 Mart Pazar günü saat 14.45’te duran hayatın yüzeydeki akışına geçelim. Zira birkaç saniye içinde artık kömürden çıkan metan gazı, her şeyi kömür ederek zamanı durdurmuştu.

Güneşin ısıtmadığı, havanın sertliğinden ödün vermediği, yeryüzündekilerin sokağa nadir çıktığı o gün, o haberi aldığımda belki yarım saat, belki bir saat geçmemişti. Haberciydik. Bilginin, olayın, olgunun peşinden koşmaktı bizim de büyük gayretimiz. Zira büyük hayaller her insanın içindeki gayretin resmiydi. Daha dumanlar ocak ağzından çıkmaya devam ederken Madsan Kömür ocağına vardığımızda beş-on ambulans, polisler, yer üstünde çalışan bir iki mühendis ve Beşevler’den, Yenidoğan Mahallesi’nden koşup gelen kocalarını yeraltına yollamış kadınlar…

Büyük bir kaos ve ağıt sesi… Soğuk bir hava, sağa sola koşturan madenciler, yüzleri kara, başlarında sarı baretli adamlar. Kimse tam olarak ne oldu? kim kaldı aşağıda? Kim ne yapacak? Şaşkınlık, korku, gerginlik, gözyaşı, çığlıklar birbirine girmişti. Ben muhabirdim bir arkadaşım kameraman. Biz kimseye sormadan patlamanın olduğu ocağa daldık. Haberdi ve yerinde, dibinde, içinde olmalıydık ve o anı kayda almalıydık. Maden ocağına doğru inmeye başladık. Aşağıdan gelen bir kişi arkadaşını omuzlamış yukarı çıkartıyor. Bize bağırdı. Siz nereye gidiyorsunuz. Aşağıda grizu patlaması oldu. Şaşırdınız mı, sizi kim soktu buraya canınıza mı susadınız? Çabuk dönün!

O an anlamaya başladım, gerçeğin zannettiğimizden daha büyük olduğunu.
Sonra günlerce o ocaktan yanarak kömür olmuş adamlar çıkarttılar. Sorgun devlet hastanesinin morguna kaldırılan 38 cansız beden. 33 tanesi yanarak kömür olmuş, 5 tanesi de göçük altında kalarak can vermişti. İlk kez bu kadar çok tabutu bir arada gördüm. Bu kadar göz yaşını, acıyı, yakarışları. Sorgun artık tüm medyanın, siyasetin, ana haberlerin gündemindeydi. Sendikacılar, politikacılar, kolluk kuvvetleri, madenciler, uzmanlar geldiler konuştular görüştüler gittiler.

Ölenlerin hemen tamamına yakını gurbetçiydi. Zonguldak’tan gelmiş maden işçileri. Sorgunlu acıyı, acı çekenleri gördükçe yaşadı. Ama tabutları minibüslerin bagajına sarıp gidenler unutabildiler mi?

Unutmak mı? İnsan yalnızken unutmaz, hatırlar. O madencilerin eşleri, çocukları aileleri o günü hiç unutabilirler mi acaba?

O pazar günü (26 Mart 1995) öğrendik. İlk kez madencilerin dışında insanlar o gün öğrendi “grizu” kavramını. Herkes evinde, ocağında tatil gününün yavaşlığında. Geç kahvaltı yapanlar, iş yorgunluğunu biraz daha fazla dinlenerek geçirmek isteyenler…  Soğuk ve acı bir gündü, bugün gibi hatırlarım. Göçük altında kalan 45 madenciden 7’si yaralı kurtarılmış, 38 kişi vefat etmişti. Madsan Kömür İşletmesinde hayatını kaybeden maden işçilerinin anısına yaptırılan “Madenciler Anıtı” ile hatırlanır olması istenmiş olmalı.

Grizu patlaması sonucu, Sorgun Madsan Kömür Ocağında, bu elim olaydan sonra  üretim durdurulmuştu. 2007 yılında tekrar işletmeye açılan ocakta çalışılmayan galerileri sıcak su bastığı için işletme daha fazla devam edemedi ve acıların yaşandığı yer toprak altına terkedildi.

Sorgun’da kömür işletmelerinin varlığını sadece grizu faciası ile tarif etmek elbette kısmi bir anlatı olacaktır. Zaman zaman sayılar değişse de halen 350’den fazla kişi doğrudan bu sektörden ekmek yiyor. Bu tip kazalar hep olacakmış gibi eli yüreğinde ama, büyük hayalleri için gayretle çalışmaya devam ediyorlar.

Hangi ülkede, ya da şehirde olursa olsun hayatın akışını kolaylaştırmak için yaşanılan zorluklar hep vardı, olacak da.

Sorgun ilçesinde bulunan ruhsatlı kömür sahaları, ilk kez 1965 yılında açık ve yeraltı kömür işletmeciliği olarak faaliyetlerine başlamıştır. Kaplıcalar mevkii olarak adlandırılan bölgede, yerüstü işletmeciliği ile kömür çıkarma işi tamamlanınca, arayışlar başka sahalara kaydırılmıştır. Küçük Köhne mevkiinde halen yer üstü ve yeraltı kömür işletmeciliği devam etmektedir. İşletmede yeraltı ve yerüstünden ortalama 3500~4000 kcal’de, 200.000 ton/yıl kömür ülke ekonomisine kazandırılmaktadır.1965 yılından günümüze kadar yaklaşık olarak 8 milyon ton kömür üretimi gerçekleştirilmiştir.

Sorgun için kömür ocağı, acıları ve kazançları ile içe içe geçmiş sosyoekonomik etkisi büyük bir madencilik sektördür.

Doğrudan istihdamın yanı sıra lojistik hizmetler ve ulaştırma alanındaki etkileri ile ilçenin en büyük ekonomik gelir kaynaklarından birisidir. Kamyoncular kooperatifinin sürekli iş alması, binden fazla kamyonun Sorgun’da kümelenmesi doğrudan etkileri arasındadır. Öte yandan küçük sanayi sitesinin ağır tonajlı araçların bakım ve onarımdaki gelişmişliğinin altında yatan önemli etkenlerden birisidir kömür ocağı. Sorgun’daki ağır tonajlı nakliye araçlarının yoğunluğu, beraberinde orta Anadolu’nun en büyük kamyon pazarının Sorgun’da gelişmesi doğrudan sonuçlarıdır.

Ülkemizde kömür üretimi ve madencilik alanında en eski ve köklü kuruluş olan Yeni Çeltek Kömür ve Madencilik A.Ş. (Yeni Anadolu Madencilik ve Teknolojileri San. Tic. A.Ş.) Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş’nin öncülüğünde 1955 yılında Amasya Merzifon’da kurulmuştur. 

Şirketin kuruluş amacı, başta Şeker Fabrikaları ve diğer sanayi sektörlerinin yakıt ihtiyacını temin etmek, işletmelerin bulunduğu bölgelerin ısınma amaçlı yakacak ihtiyacını karşılamak ve ülke ekonomisine katkıda bulunmaktır. 1965 yılında Yozgat Sorgun’da ikinci işletmesini üretime almasıyla birlikte Şirket Genel Müdürlüğü Ankara’ya taşınmıştır. 

2018 yılı içerisinde Yeni Çeltek Kömür ve Madencilik A.Ş. unvan değişikliğine giderek Yeni Anadolu Madencilik ve Teknolojileri San. Tic. A.Ş. olmuştur. Halen yer altı ve açık ocak kömür üretim faaliyetine devam etmekte olan Yeni Anadolu Madencilik ve Teknolojileri A.Ş. kurulduğu günden bugüne kadar toplamda yaklaşık 20 milyon ton linyit kömürünü yeraltından çıkararak ülke ekonomisine kazandırmıştır.

Madencilik sektörü ve/veya kömür hakkındaki Sektörel çalışmaların tamamına, bugüne kadar ortaya konulmuş projeksiyon ve çalışmalara burada yer vermeyi mevzuyu “Sorgun kömür ocakları, kömür, maden kazaları, yaşanılmış acı geçmişler” gibi anahtar kavramların dışına iteceğini düşündüğüm istemedim.  Yazıyı fazlaca madencilik sektörü inceleme yazısına dönüştürmeme niyetindeyim. Ancak, kara bir nesnenin insana doğrudan dokunuşu, insanın ona erişimi etrafında meseleyi çerçevelemek için birkaç notu, bilgiyi, anıyı paylaşmakla iktifa etmek durumundayım.

Enerji Tedarik zincirinde etkin bir öneme sahip olan kömür üretimi, kocaman bir ekosistemin belirleyicisi durumundadır. İhtiyaçlar bütününün karşılanmasında tedarik zincirinin ilk halkalarından birisi olan kömür, hemen hemen bütün sanayi dallarına doğrudan, geri kalan sanayi dallarına ise dolaylı girdi veren birincil sanayi faaliyetidir. Madencilik faaliyetleri sonucu üretilen metal ve mineraller diğer sanayi dallarına, kendi ekonomik değerlerinin çok üzerinde katma değer sağlamaktadır. Üretilen maden cevherleri, toplumlara ekonomik bir değer ile sosyal açıdan doğrudan ve dolaylı iş sahaları, katma değerler yaratmaktadır.

Günümüzde madencilik, ulusal ve uluslararası politikaları revize edilerek güncel şartlara göre yeniden belirlenmeye çalışılmaktadır. Özellikle son dönemde daha belirgin şekilde ortaya çıkan “kaynak milliyetçiliği”, ülkelerin ulusal güvenliklerini ve ekonomilerini göz önüne alarak hammadde tedarik ve stok stratejileri geliştirmelerine neden olmuştur. Dolayısıyla, ülkemiz açısından kritik ve stratejik madenler belirlenerek, dinamik bir ulusal hammadde tedarik ve stok stratejisinin geliştirildiği ve uygulamaya geçirildiği bir dönemin de içerisinde bulunuyoruz.

Madencilik stratejik planlarında yapılması zorunlu yapısal reformlar ve değişiklikler altyapı alanında da etkin proaktif önlem ve açılımları beraberinde getirmektedir. Özelde kömür ocaklarının işletilmesinde, toplamda ise Madencilik sektöründe sürdürülebilirlik (İş Güvenliği, Çevre, Eğitim, İstihdam, Sertifikasyon ve Toplum İlişkileri), yatırım ortamının iyileştirilmesi, kurumsallaşma, mevzuat, altyapı ve teşvikler, Dünya hammadde talebinde gelişmeler ve tedarik yaklaşımları, varlıkların değerlendirilmesinde ve ekonomiye kazandırılmasında büyük öneme sahiptir.

Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Maden İsleri Genel Müdürlüğü’nün resmi internet sitesinde yapılan en son ve genel tanımı ile maden: Yer kabuğunun kimi bölgelerinde çeşitli iç̧ ve dış̧ doğal etkenler nedeni ile oluşan, ekonomik yönden değer taşıyan mineral bileşimidir.  

Ülkemiz bulunduğu jeolojik kuşak itibariyle mineral çeşitliliği bakımından dünyanın zengin ülkeleri arasındadır. Türkiye’de 70’in üzerinde mineralin üretimi yapılmaktadır. Türkiye, mineral çeşitliliği açısından dünyada 10. sırada, üretim bakımından 27. sırada yer almaktadır. Dünya piyasalarında önemli 90 çeşit mineralden sadece 13 tanesi ülkemizde bulunmamaktadır.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın son zamanlarda hazırladığı yerli üretimi öne çıkaran “Milli Enerji ve Maden Politikası” bu özeti içermektedir. Enerji ve maden kaynakları için oluşturulan güncel politikalar; enerji arz güvenliği, enerji ve doğal kaynaklarda öngörülebilir piyasalar ve yerlileştirme temaları gözetilerek belirlenmektedir. Bu politikaların hayata geçirilmesi için ilgili stratejiler belirlenmiş̧ ve bu doğrultuda hedefler ortaya konmuştur.

Bu hedeflerin başında, potansiyeli yüksek olan büyük kömür havzalarının, elektrik üretim yatırımlarına açılması ve bu kapsamda her saha için uygun olan yatırım ve finansman modelinin geliştirilmesi gelmektedir.

Ülkemizin kömür potansiyelini daha doğru bir şekilde belirleyebilmek için basta Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA), Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TKİ) ve Elektrik Üretim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü (EÜAŞ) olmak üzere, ilgili kuruluşların imkânları seferber edilerek kömür arama ve rezerv geliştirme hamlesi başlatılmıştır. Bu kapsamda yapılan çalışmalar neticesinde, ülkemizin bilinen linyit rezervleri 8,3 milyar tondan 17,3 milyar tona çıkmıştır.

Yerli kömürden elektrik üretmek için oluşturulan bir model ile hem ucuz elektrik tüketme imkânı sağlamak, hem de kömür madenciliğinin gelişmesi amaçlanmaktadır. Yapılan yasal düzenlemeler ile yatırımcı adına ÇED, Kamulaştırma vb. bütün izinler alınarak, kömür sahası karşılığında en ucuz elektriği üreten firmanın ihaleyi kazanarak elektrik üretim santrali kuracağı bir sistemin hayata geçirilmesi yönünde yerli kömür sahalarında yatırım yapılması seklinde bir modelin devreye alındığını biliyoruz.

Kömürün daha çevre dostu olarak tüketilmesi ve değişik kullanım alanlarının oluşturulması için Ar-Ge projeleri yürütülmektedir. Yürütülen projeler sayesinde düşük kalorili kömür rezervlerimiz de ekonomiye kazandırılmış̧ olacaktır.

Yaşanılan virüs salgınları, ülkeler arası savaşlar, enerji kaynaklarına kolay ve ucuz erişim çabaları, arz güvenliği, küresel ekonominin hâkimiyet protokollerindeki acımasızlıkları gibi ülkeleri ve ülkemizi doğrudan etkileyen küresel ve ulusal faktörler her günü yeniden düşünmeyi, planlamayı ve kaynak üretimi ve yönetimini daha stratejik ve akılcı politikalarla sürdürülebilir hale getirmeyi mecbur kılmaktadır. Kömür de Türkiye için diğer enerji kaynakları gibi milli kaynaklar sınıfında yer alan minerallerin başında gelmektedir.

Dünya ölçeğinde birkaç cümle ile durumu resmîleştirmek gerekirse; hemen her şeyin enerjiye dayalı bir hayat; “Dünyanın nefesi eşittir enerji” denilebilecek bir konuma geldik. Her ülke yapabildiği kadar milli enerjilerine sahip çıkarak ayakta kalma mücadelesine girmiş durumdadır.

Şu hâlde Dünyada gelişmiş̧ ve gelişmekte olan pek çok ülkede kömür önemli bir enerji kaynağı haline gelmiştir. Dünyada enerji üretiminde kömürün payının ülkelere göre değişimi incelendiğinde, Polonya %83 ile birinci sırada, Avustralya %61 ile ikinci sırada, Türkiye ise İngiltere ile birlikte %30 ile 10. Sırada yer almaktadır.

Uluslararası Enerji Ajansı’nın (UEA) “Dünya Enerji Modeli” ile yaptığı çalışmaya göre birincil enerji talebindeki değişimlere ilişkin projeksiyona ait grafiğe bakıldığında kömürün önemi daha net ortaya çıkmaktadır.

BGR tarafından yapılan çalışmaya göre; taş kömüründeki en büyük pay ABD’ye aittir. Toplam rezervin %31,09’u bu ülkede bulunmaktadır. ABD’yi %17,69 ile Çin ve %12,6 ile Hindistan izlemektedir. Diğer taş kömürü bakımından zengin ülkeler arasında Rusya (%9,78), Avustralya (%9,59), Ukrayna (%4,5), Kazakistan (%3,6) ve Polonya (%2,63) bulunmaktadır. Dolayısıyla, Dünya taş kömürü rezervlerinin %90’ı bu 8 ülkenin elinde bulunmaktadır (BGR, 2016).

BGR tarafından yapılan çalışmaya göre; linyit kömüründe en büyük pay Rusya’ya aittir. Toplam rezervin %28,64’ü bu ülkede bulunmaktadır. Rusya’yı %24,15 ile Avustralya ve %11,43 ile Almanya izlemektedir. Diğer linyit zengini ülkeler arasında ABD (%9,53), Türkiye (%3,46), Endonezya (%2,6), Çin (%2,42) ve Sırbistan (%2,25) bulunmaktadır. Dolayısıyla, dünya linyit rezervlerinin %85’i bu 8 ülkenin elinde bulunmaktadır (BGR, 2016).

Şekil 12: Dünya Toplam Görünür Linyit Rezervleri

Dünya kömür üretimi 2016 yılında 7 milyar 268 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Bunun 5 milyar 769 milyon tonunu taş kömürü (%79), 1 milyar 498 milyon tonunu ise linyit oluşturmaktadır. Çin tek başına toplam kömür üretiminin yaklaşık %45’ini gerçekleştirmiştir. Taş kömürü üretiminde öne çıkan diğer ülkeler Hindistan, Avustralya, ABD, Rusya, Güney Afrika ve Endonezya’dır. Linyit üretiminde ise ABD, Endonezya ve Almanya ilk üç̧ sırada yer almaktadır. Bu üç̧ ülkenin toplam linyit üretimindeki payı %58’dir (UEA, 2017).

Dünya toplam kömür tüketimi ise 2016 yılında 7 milyar 455 milyon ton seviyesinde gerçekleşmiştir. Bunun 6 milyar 89 milyon tonunu taş kömürü ve 1 milyar 366 milyon tonunu linyit oluşturmaktadır. Çin tek başına toplam tüketimin yaklaşık olarak yarısını gerçekleştirmiştir. Tablo 20’de ülkelerin tüketimleri, taş kömürü̈ ve linyit başlıkları altında gösterilmektedir (Global Energy Statistical Yearbook, 2017).

Büyük hayalleri olanların büyük gayretler ortaya koymaktaki kelebek etkisinin kaleme alındığı, kömürün etrafında dönen ya da sönen hayatların anlatıldığı bu kısa incelemenin sonunda, bir kez daha, var olmak için varlıklarını ortaya koyan, hayatlarını helal kazanç için kaybeden maden işçilerinin manevi huzurunda saygıyla eğiliyorum.               

Aydın Baran

SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ

Author: yasin66
İsim: YASİN AĞAN

1 thought on “Kömürün Etrafındaki Hayaller ve Hayatlar

  1. Aydın Abi çok güzel bir yazı olmuş eline sağlık ,
    Patlamanın olduğu kömür ocağı bizim mahalledeydi. Çocuktum haber kanalları felan gelmişti. Çocukluk işte sürekli oralarda geziniyorduk olayı tam anlayamamıştık .
    patlamada ölen bir çalışanın evi ocağa çok yakındı ölüm haberi gelmişti sanırım ağıtları hala unutmamam.
    Allah rahmet etsin .

Comments are closed.