Geçenlerde Mahsun Kırmızıgül’ün yazıp yönettiği ve gerçek hikâyeden uyarlanmış olan “Mucize” filmini ailece izledik. Uzun süredir Güneydoğu bölgesinde yaşadığımdan dolayı, bir anda yaşadıklarım bir film şeridi gibi hafızamda canlandı. Bazı noktalardan çok güzel ve doğru tespitleri yakalamış Sayın Kırmızıgül. Artık kendisine özgü bir çizgi oluşturmuş ve onu gün geçtikçe de geliştirdiğine inanıyorum. Milyon dolarlık bütçesi olmadan ve teknolojiyi kullanmadan olayları en doğal haliyle gözler önüne sermiş. Tüm doğa hareketlerini kendi doğallığında yakalayarak müthiş bir görsel efekt sunmuş. Mert Turağ’ın da olağanüstü bir oyunculuk sergilediğini görüyoruz o büyülü sahnelerde… Fiziksel engelin hayatla aranızda engel olamayacağını, azim ile tedavi ile hayatın içinde var olmanın mümkün olduğunu oyunculuk dehası ile ispatlıyordu bizlere… Öğretmenliğin para, makam ve şöhret için yapılamayacağını, yüreğinizde kuvvetli bir sevgi ve öğrenme aşkı var ise çok iyi bir öğretmen olabileceğinizi, kısacası öğretmenliğin nasıl bir fedakârlık gerektirdiğini anlatıyordu, öğretmen rolünü yüreğinde hissederek oynayan Talat Bulut. Mekânlar ise mükemmel seçilmiş. Eminim herkes kendinden bir şeyler bulacaktır filmi izledikten sonra. Bazen güleceksiniz, bazen ağlayacaksınız, bazen de sizleri düşündürecek. Emin olun; “böyle yaşantılar da var mı?” diye içinizden geçireceğiniz sahneler çok olacak.
Güneydoğu bölgesinde yetişmemiş iseniz, farklı bir kültür yapısını görürsünüz. Anlayamazsınız bile. Kız almalar farklıdır, yaşantılar farklıdır, yeme içme farklıdır, hatta yatma kültürü bile farklıdır. Hala köylerimizde “Töre” adı altında evlendirilen gençlerimiz var. Evleneceği kıza annesi veya yakın kadın akrabaları karar verirler. Birbirlerinin yüzünü sadece düğünde görebilirler. Köyün gençlerinin kız görmeye gidip gelen annelerine sordukları sorularda çok manidardı film sahnelerinde: “Gözleri nasıldı? Dişleri nasıldı?” gibi bin bir farklı sorular sorarak evleneceği kızı tahmin etmeye çalışan ya da aynı şekilde erkeğini merak eden kızlar… Sonunda da kaderine razı olup ömür boyu mutlu olmak için çabalayan ve bir düğün ile dünya evine giren köyün gençleri.
Köylerde hala ciddi ve katı kurallarını devam ettiren “Töre” günümüzde çok yönlü araştırılması gereken bir konudur. “Böyle bir evlilik olabilir mi?” diye o an düşünüyorsunuz. “İnanmam, olsa bile çok kısa sürede boşanmalar olabilir” diye de düşünebilirsiniz. Oysa sonuç daha farklı. Boşanma oranları çok düşük, flört ile evlenenlerde boşanmanın çok daha fazla olduğu istatistiksel verilerde görebilirsiniz. Fakat eziyetler, intiharlar cinayetler de azımsanmayacak derecededir. Burada çok daha farklı durumlarda söz konusu tabi ki. Uzun uzun bu konuların tartışılması gerektiğini düşünüyorum. Sempozyumlar düzenlenmeli, çalıştaylar yapılmadır. Eminim bu tip organizasyonlar ile bu bölge çok daha fazla tanınacak, çözüm süreçleri geliştirilecek ve ülkemiz de rahat bir nefes alacaktır.
Türkiye güzellikler ülkesidir. Doğu’da samimiyeti, fedakârlığı, fakirliği, eğitimin yetersizliğini görürsünüz. Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı tüm okulları onararak ve öğretmen eksikliğini tamamlayarak iyi bir eğitim verme seferberliği başlatmalıdır. Gerekirse tüm ülke olarak seferberlik yapılmalı, herkes bu taşın altına elini koymalıdır. Şu zamanda hala yarı yıkık okullar olmamalı ve bu yolla tüm dünyaya modern bir ülke olduğumuzu göstermeliyiz. Kötü emelli insanların eline de kozlar verilmemelidir. Ülkemin sorunlarının onlar ile değil, devletimin şefkatli elleri ile çözülmesi gerektiğine inanıyorum. Öncelikle eğitim seferberliğine başlanmalı, ciddi bir rotasyon ile öğretmenlerimizin yerleri değiştirilmeli, Güneydoğu bölgesinde problemlerin farkında ve bilincinde olan fedakâr öğretmenlerimize görevler verilmelidir. Artık ülke olarak çok daha farklı şeyleri konuşma vakti geldi.
Mucize filmi bende bu şekilde etkiler bıraktı. Eminim her izleyen kendine ait bir şeyler bulacaktır. İzlenmesi gereken filmlerden diye düşünüyorum.
Prof. Dr. Hamdi TEMEL
