Müptelası Olduk

Bağımlılık; bir şeye gereğinden fazla ihtiyaç hissetme, ihtiyacın giderilmemesi durumunda aşırı huzursuz olma, sınırları zorlayarak söz konusu ihtiyacı giderme durumudur.

Daha çok sigara, alkol, kumar vb. alışkanlıklar ile kendisini gösteren bağımlılık son zamanlarda teknoloji alanında da kendisini göstermektedir.

Her bağımlılığın altında birden çok psikolojik ve toplumsal etken bulunabilir. Kişilerin sosyal yaşamdaki başarısızlığı, eğitim ve gelir düzeyinde yaşanan olumsuzluklar, toplumsal bilinçsizlik bireyi kötü alışkanlıklara yönlendirir. Başlangıçta keyifli olarak görünen bağımlılık bir müddet sonra var olan durumu daha da kötüye götürerek maddi ve manevi sorunları da beraberinde getirir.

Teknolojik bağımlılık diğer bağımlılıklara nazaran içerisinde biraz daha farklı nedenleri barındırır. Teknolojik olarak kişiler arası iletişim artsa da (telefon, sosyal medya) aslında birey yaşadığı toplumda yalnızlaşıyor ve topluma yabancılaşıyor.

Eskiden sokaklarda güvenlik kamerası, polis, mobese vb. gözetleme araçları bu kadar fazla değildi. Ancak sokaklar güvenli idi. Şimdiler de nerede ise her yerde güvenlik kamerası, mobese ve güvenlik kontrolleri mevcut, ama maalesef sokaklar güvenli değil. Dolayısıyla bireyin sosyalleştiği, sokakların güvensizleştiği günümüz şartları özellikle çocuklar için ev içinde sosyalleşmeyi zorunlu hale getirdi. Eskiden çocuklara “akşam oldu eve gel” denilirdi. Şimdi “yeter evde durduğun, kalk şu bilgisayarın başından, bir dışarı çık hava al” deniliyor.

Kadın ve erkeğin iş hayatındaki hedeflerinin (sosyal statü, kariyer planı vb.) öne çıkması vb. etkenler aile içi iletişimin geri planda kalmasına ve toplumsal yabancılaşmanın yanı sıra aile içi yabancılaşmanın da ortaya çıkmasına neden oldu.

Her şeyin ekonomi ile ölçüldüğü sistem, sözde herkesi ekonomi ile mutlu eder hale geldi. Baba çocuklarını en iyi okulda okutunca, fiziksel ihtiyaçlarını karşılayınca, anne eve maaş katkısı sağlayınca, çocuklar da derslerinde başarılı olunca her şeyin tamam olduğu bir dünya düşünülüyor. Aslında ekonomik refahın yanı sıra aile içi iletişime de önem verilir ise hem kendine güvenen hem de topluma yararlı birey sayısı artar. Bu durum başta teknolojik bağımlılık olmak üzere diğer bağımlılıkları da engeller.

İletişim kanallarının artmasına rağmen paylaşımların azalması, bencillik, anlayışların değişmesi, sanal dünyaların gerçek dünyanın ötesine geçmesine neden oldu. Akıllı telefonlar, akıllı bilgisayarlar, akıllı tabletler hayatlarımızı kolaylaştırdığı kadar aklımızın kullanımını azalttı. Eskiden navigasyon yok iken tarif üzerine unutulmayacak yollar öğrenilir idi. Şimdilerde internet kopsa neredeyse hayat kopma noktasına geliyor. Aslında eşyaya akıl kavramı yükleniyor. Bu da aklı tembelleştiriyor. Nitekim insanlar robotlaşır iken robotlar akıllı veya yapay zeka kavramı ile insanlaştırılıyor.

Bir anekdotta karşılaştığım ve bugünün televizyona, akıllı teknolojilere bağlı hayatı özetleyen aşağıdaki cümleler bağımlılığı en çarpıcı şekilde gözler önüne seriyor:

“Geçenlerde evde elektrikler gitti. İnternet yok, televizyon yok. Ev ahalisi ile sohbet ettik. Aslında iyi insanlarmış. Hepsi de hoş muhabbetler. Çocuklar anne babasını özlemiş, anne baba çocuklarını. “

Gerçekten de akıllı eşyalara olan bağımlılık ev ahalisinin, arkadaşların, işin, eşin önüne geçti. Sanal dünyalarda tamamen beğenilmeye yönelik ve başkası için yaşayan bir toplum oluştu.

Facebook’a, Twitter’a, Instagram’a giriyorsunuz, insanların gerçek olan hayatlarından bambaşka ve başkası için yaşanan ve sadece gösterişe dayalı hayatlara şahit oluyorsunuz: “Gezmelerdeyiz. Bugün de bunu yiyelim dedik. Kıskananlar çatlasın. Vur patlasın, çal oynasın.” gibi bir sürü paylaşım… Oysaki sanal paylaşımların yerini gerçek paylaşımlar alsa daha kıymetli olmaz mı? Komşusu aç yatarken tok yatanın eleştirildiği bir dinin mensuplarının ne yediğinin fotoğrafını paylaşmak yerine gerçeğini sevdikleri ile paylaşması gerekmez mi?

Toplu taşımada yaşlılara yer vermeyi erdem gören bir toplumun yeni nesil bireylerini, elindeki telefona odaklanıp yaşlıları görmeyecek şekilde kör etmesi ciddi boyutta sorundur. Kulaklığı takıp son ayar müzik dinlemek aslında dışarıya kulakları tıkamaktır. Tepkisiz, sadece var olan ile ilgilenen, bütün dünyası elindeki aygıt olan, bedenen orada olmakla birlikte zihnen başka dünyalarda gezinen, yaşlısını görmeyecek derecede bağımlı olan bir toplum ileri de toplumda yaşlıya olan saygıyı da tümden kaybedecektir.

Teknolojik bağımlılık kimin daha çok işine yarıyor. Hem kullanıcının hem kullandırıcının. Düşünsenize bir ödev veriliyor. Kitap okuma yok. Araştırma yok. Kitabın kokusunu alma yok. Kütüphaneye gitmek yok. Önemli yerlerin altını çizmek yok. Özet çıkarmak yok. Konunun ana fikrini, temasını anlamak yok. Öğretmen ödevini veriyor, öğrenci bilgisayardan buluyor ve yazıyor. Ödevi yazarken de televizyon izliyor. Bir taraftan televizyon izlerken de WhatsApp’dan gelen mesajına cevap verebiliyor. Araştırmada hazır bilgi kullanımından dolayı artan zamanda da sosyal medyada zaman geçirebiliyor.

Bu durum müfredatı yerine getiren eğitmen için sorunsuz. Veli için sorunsuz. Öğrenci için sorunsuz.

Kısacası el birliği ile müptelası olduk teknolojinin.

Ebeveynlerin çocukları susturmak, onların uslu durmalarını sağlamak amacı ile bu bağımlılığa dur dememeleri kısa vadede günü kurtarsa da uzun vadede çocukların geleceğini kurtarmayacaktır. İnternetten yapılan ödevler kolaylık sağlasa da düşünmeden üreten bir eğitim sisteminin sürdürülebilirliğini sağlamayacaktır. Sosyal medya fotoğrafları keyif verse de hiçbir zaman hayatın gerçeklerinin üzerini örtmeyecektir.

Sonuç olarak; teknolojik bağımlılık özgürlüğü kaybetmektir. Çağın hastalığıdır. Teknolojik bağımlılık zamanı, ahlaki kuralları, sevgiyi, saygıyı, iletişimi yutan bir canavardır. Söz konusu canavar ile ciddi anlamda mücadele edilmelidir. Gerek yerel gerek ulusal düzeyde bilinçli teknoloji kullanımına yönelik farkındalık oluşturulmalıdır.

 

Fatih ŞAHBAZ

SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ

Author: sevare