Sorgun Değirmenleri

Değirmen kavramı; tahılların öğütülerek un haline getirilmesini ve onların daha kolay sindirilmesini sağlamak amacıyla kullanılan gereç ve aygıtları ifade eder. Tahılların öğütülerek tüketilmesi, insanlık tarihi kadar eskidir. Yüzyıllar boyunca öğütme eylemi, en ilkelinden başlayarak günümüzde en modern un fabrikalarına dönüşmüştür. Önceleri tahıl tanelerinin iki taş arasında kol gücü ile ezilmesi şeklinde başlayan değirmencilik, giderek büyük taş setenlerde hayvan gücünden yararlanmayı gerektirmiş, daha sonra yel değirmenleriyle rüzgar gücü ve su değirmenleriyle basınçlı su gücü kullanılmaya başlanmıştır. Zamanla bilim ve teknolojinin gelişmesiyle değirmen taşını çok daha hızlı döndürecek petrol ve elektrikle çalışan motorlar devreye girmiştir. Ama yine de elli altmış yıl öncesine kadar herkesin evinde kol gücüyle çalışan bulgur ve tuz çekmeye yarayan el değirmenleri, ceviz ve fındık gibi kuruyemişleri ezmek için metal pirinçten el havanları ve tahta tokmaklı dibekler yaygın olarak kullanılırdı. Keza sarı metal pirinçten kahve değirmenleri ve karabiber değirmenleri sert taneli baharatların çekilmesinde düne kadar kullanılan gereçlerdi. Artık günümüzde bütün bu gereçlerin yerini elektrikle çalışan mutfak eşyaları almıştır. Ya da adı geçen bütün gıda maddeleri öğütülmüş ve paketlenmiş olarak hazır bir şekilde marketlerde halkın kullanımına sunulmaktadır.

Konumuz olan su değirmenleri; taa antik çağlardan beri kullanılagelen insan aklı ve zekasının geliştirdiği aygıtlardır. Değirmenin ana elemanı; biri sabit diğeri onun üstünde dönerek içine akıtılan tahılı öğüten iki ağır ve yassı taştan oluşur. Bunlara değirmen taşı denir ve her biri yaklaşık 100 kg ’ın üzerindedir. Fazla ayrıntıya girmeden, basitçe bu aygıtın çalışması şöyle olur: Değirmen arkından gelen su, 4-5 metre yükseklikten 45 derece eğimle konumlandırılmış geniş bir su haznesinin içine dolar. Demir sacdan yapılmış bu haznenin alt tarafı huni şekline getirilmiştir ve sabit değirmen taşının altına monte edilmiş su çarkının üzerine kadar uzatılmıştır. Dar bir ağızdan basınçla fışkıran su, çarkı döndürür. Çarkın göbeğindeki döner mil, sabit taşın tam ortasından çıkarak üstteki taşa kuşak şeklinde raptedilmiştir. Su çarkı döndüğü müddetçe, üstteki değirmen taşı da döner. Üstteki taşın ortasında 12-13 cm çapında yuvarlak bir delik vardır. Bu deliğin içine akacak şekilde üst taraftaki tahıl deposundan öğütülecek taneler, taşın saldığı titreşimlerle azar azar akar ve un haline dönüşür. Bütün bu sistemin çalışma düzeni, değirmenci tarafından ayarlanır ve kontrol edilir.                                                                                                                                         

Değirmenin kurulacağı uygun yere, eş zamanlı bir de değirmen binası yapılır. Bu bina sistemi dış etkilerden (soğuk, yağmur, kar) koruduğu gibi, tahıl ve unların depolandığı, değirmencilerin içinde barındığı bir mekandır aynı zamanda. Değirmen binasının içinde bir de mutlaka ocak bulunur. Ocakta değirmenci yemek yapar ve ısınır. Kışlık unlarını öğüten tahıl sahiplerine değirmencinin hediyesi olarak ikram ettiği tuzsuz ve tıkız değirmen kömbesi, bu ocağın taşı üzerinde pişirilir. Bu kömbe, Sorgun ve yöresinde çok sevilerek tüketilir.                                                                                                                                                           

Biz bu yazımızda, Sorgun ilçe merkezinin sınırları içinde vaktiyle kurulup işletilmiş su değirmenlerini konu edeceğiz. Bunlardan üçü Eğriöz Çayı’nın suyu ile, ikisi Delibaş Deresi’nden gelen su ile döndürülmüştür. Eğriöz Çayı’nın geçtiği yatak, Sorgun’a girerken fazla eğimli olmadığı için, çayın belli yerlerinde önüne setler (bent) yapılıyor, su düzeyi 2.5-3 metre kadar yükseltiliyor, bu bendin bir köşesinden değirmen arkları açılarak suyun akabileceği çok az bir eğimle arktaki su, değirmenin konumlanacağı yere kadar uzatılıyor. Bu uzantı bazen, 5-6 km’lik bir mesafeyi bulabiliyor. Değirmen arkının altında kalan arazi de böylece sulanabilen değerli bir toprak parçası oluyor. Delibaş Deresi daha eğimli bir yatağa sahip olduğu için, oradan beslenen iki değirmenin de bentleri yoktu. Değirmen arkları, doğrudan Delibaş Deresi’nden ayrılmaktaydılar.   

Bu beş su değirmeni ve bir ateş değirmeninin konumlandıkları yerler, tarafımdan hazırlanan basit bir Sorgun krokisi üzerinde gösterilmiştir. Değirmen sahibi olmak başlı başına bir zenginlik ve küçük çaplı bir sanayi işletmeciliği sayıldığı için, bu değirmenlerin ilk kurucu ve işleticilerin hemen pek çoğunun Sorgun’daki yerli Ermeniler olduğu ortaya çıkmıştır. Muhtemelen 1915 olayları ve sonrasında, bu işletmelerin Türklere intikal ettiği anlaşılmaktadır. Zira bunların hiçbirisinin ne zaman kurulduğu hakkında, kimse bir şey bilmemektedir. Bu nedenle her bir değirmenin yüzlerce yıllık bir geçmişe sahip olduğu söylenebilir. Zaman içerisinde bu değirmenlerin sahipleri pek çok kez el değiştirmiş, devirlerini tamamladıkları 1960’lı yıllara gelinceye kadar, biz ancak o tarihlerde kimlerin üzerinde olduğu ya da kimin işlettiğini tespit edebilmiş durumdayız.

Eğriöz’ün suyu ile çalışan değirmenler, batıdan doğuya doğru:

1) Delihacının Hüseyinin Değirmeni: Küçük Köhne’deki Kale’nin (höyük-tümülüs) hemen önünde Eğriöz’e çok yakın bir konumda kuruluydu. Bu değirmene su tedarik eden bent, daha yukarılarda Ayrıdam Köyü’nün de batısında bulunuyordu. Ben o bendi, bize çok uzak olduğu için görmedim. Orta birinci sınıfta iken eşekle bu değirmene bir kelete (3-4 çiniklik buğday) öğütmeye götürdüğümü hatırlıyorum. İşletenin karısı Miyas Eme, akrabamız olduğu için, kendimi tanıtmış, anamın selamını iletmiştim Hüseyin Emmi’ye. Bizim evlerin önünden geçen ve Kuzey Değirmene su taşıyan arkın bendi, hemen Delihacının Hüseyin’in değirmeninin yanında uzanıyordu. Değirmen çarkını döndüren su, değirmenden çıktıktan sonra bu bende karışıyordu. Bu bendin derinliği üç metre kadarmış.

2) Kuzey Değirmeni: Bu değirmenin, Hacıhıdırın kardeşi Kör Faik’e (Faik Doğan) ait olduğu belirtilmişti. Ancak daha önce Sariye Hala’nın annesinden Kör Faik’e intikal ettiğini saptadım. Hamamıntepe’nin kuzey eteğinde, İsmail Ağa’nın bendinin hemen kenarında kuruluydu. Kuzey Değirmeni, evimize yakın olduğu için pek çok kereler kelete ve kışlık unumuzu öğüttüğümüzü hatırlarım. Bizim evlerin önünden geçen bu değirmenin arkında, çocukluğumda yaşadığım pek çok anı vardır. Bizim bahçeleri, yoncalığımızı bu arkın suyu ile sulardık. Ayrıca değirmenin önündeki bent, tüm Sorgun gençlerinin çimdiği ve balık tuttuğu bir mesire ve eğlence yeriydi. Değirmende büyük miktarda un öğüttüğümüzde, şimdi yüzünü pek çıkaramadığım değirmenci, ocağın ısınmış taşında bize değirmen kömbesi pişirir, eve gönderirdi. Bu kömbenin özelliği, hamuru tuzsuz ve çok katı oluşuydu. Kızgın taşta ağır ağır ve içini çeke çeke pişerdi. Biz çocuklar çok severdik tuzsuz kömbeyi.  

3) Boğaz Değirmeni (İsmail Ağa’nın Değirmen): Eğriöz; İkikara Köyü’nden güneye doğru inen vadinin batı tarafını oluşturan tepelerle, Sorgun kıyı  bağlarının kuzeydoğuya doğru inen sarp yükseltisinin oluşturduğu dar bir boğazdan, doğuya doğru akmaktadır. Boğaz Değirmeni, işte bu dar bölgenin içinde kurulmuştur. Önceki sahibinin bir Ermeni olduğu söylenir. Genç İsmail bu değirmende suculuk yapmaktadır, Bilalik Köyü’nden Köhne’ye göçtüğü yıllarda. Tahminen 1890’lı yılların sonları olmalıdır. İsmail sonraları bu değirmene ortak olur, daha sonra tamamını satın alır. İsmail Ağa öldükten sonra, değirmen oğlu İhsan Çetin’e miras kalır. İhsan Çetin değirmeni kendi mi işletti, yoksa birisine mi sattı, o konuyu açıklığa kavuşturamadım. Kasabaya çok uzak olan bu değirmeni, ilkokul dördüncü sınıfta iken okulca kır gezisine çıktığımızda bir kez görmüştüm. Mükremin Köyü’ne çok yakın bir mesafede idi.

Delibaş Deresi’nin suyu ile dönenler, kuzeyden güneye doğru:  

4) Sobalı Değirmen (Karaburun Değirmeni): Önceki sahibi Gülbenk adlı bir Ermenidir. 1915 Olaylarında Gülbenk’in oğulları müslüman olmuş ve müslüman kızlarla evlenmişlerdir. Daha sonra değirmen, Halil Ağa’ya (Halil Gevrek) geçmiştir. İşletmesini de kendisi yaptığı için, değirmen daha çok onun adıyla anılmıştır. Bu değirmen Aşağı Cumafakılı Köyü’nün yolu üzerinde Kırgı Bağlarının doğu ucundaki tepelerin eteğine konumlanmıştır. Bizim eve çok uzak olduğu için ben bu değirmeni hiç görmedim. Ancak ortaokul ve liseden sınıf arkadaşım Avukat Osman Bölükbaşı, o değirmende birkaç kez kelete öğüttüğünü bana ifade etmiştir.

5) Hanbaşı Mahallesi’ndeki Güneyli’nin Değirmen: Bu değirmenin işletmesini uzun süre Güneyli Mehmet Çelik üstlendiği için, son dönemlerde değirmen, onun adıyla anılmaya başlamıştır. Oysa üç ortaklı sahipleri vardır (Bektaş Efendi, Tahir Gözübüyük, Abdullah Ceylan). Delişbaş Deresi’nden ayrıldıktan sonra, Ayrıklı mevkiinin verimli arazilerini sulayarak gelen değirmen arkı, eskiden değirmen tepesi olarak bilinen hafif yükseltinin önünde kurulu değirmene ulaştırırdı suyunu. Sınıf arkadaşlarım Mümtaz ve Behzat Tuncerlerin evleri bu değirmenin hemen yakınında bulunurdu. Onları ziyarete gittiğimde değirmenin su haznesini yakından görürdüm. Ancak değirmenin içine hiç girmemiştim. Çarkı döndürdükten sonra dışarı akan su, Saatçi Nedim ve Kadir Çetin’in arsaları arasında aşağı doğru akıp, okullara doğru giden şosenin altından geçerek doğuya doğru yönelir ve Mullapehlinin Abdullah’ın bahçesinin köşesinden güneye bükülerek Eğriöz’e karışırdı. Ben Yukarı Evlerden (Karşıyaka Mah.) okula gelirken, Eğriözü geçtikten sonra bu arkı atlayarak okula giderdim.

Sorgun’da mevcut beş su değirmeninin yanı sıra 1950’li yılların başında Saatçi Nedim Sanver, bir de Ateş değirmeni kendi arsalarının içine kurmuştu. Gücünü, mazotla çalışan bir motordan alan bu değirmen, okulların yolu üzerinde sol taraftaki geniş arsada kurulmuştu. Değirmenin içine girip nasıl çalıştığını hiç görmedim ancak uzaktan çalışan motorun sesini duyardık. Bu değirmende öğütülen unu, halk pek tutmuyordu, hızlı öğüttüğü için unu yakıyormuş diye bir söylenti dolaşırdı o yıllarda. O nedenle Saatçi Nedim, bu değirmeni uzun süreli çalıştıramadı sanıyorum.

Bin dokuz yüz altmışların ortalarına gelindiğinde Nazım Bektaş ve kardeşleri, Sorgun’un batı çıkışında yeni açılan Karayolları üzerine bir un fabrikası kurmuşlardı. Bu fabrika, sadece Sorgun merkeze değil, çevre köyler ve ilçelere de seri hizmet veriyordu. Modern teknolojinin imkanlar artık Anadolu’nun içlerine kadar girmişti. Hal böyle olunca, klasik su değirmenleri ömürlerini tamamlamış ve günden güne bakımsız ve ilgisizlikten battal olmuşlardı. Ancak değirmenler çalışmasa da onların su arkları, geçtikleri bölgenin arazilerini sulaması bakımından, bir süre daha çiftçi koruma birliklerinin desteği ve bakımı ile bentler tutulmuş ve arklardan sular akmıştır. Ta ki Sorgun’da başlayan hızlı yapılaşma ve o verimli arazilerin arsa olarak değerlendirilmesine kadar.

Rauf Yücel

SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ

Kaynak Kişiler:   

Hakkı Sağ, Mehmet Bostancı, Doğan Özmen, Yaşar Tüzüner, Osman Bölükbaşı ve Yaşar Çilibiş.

Author: yasin66
İsim: YASİN AĞAN

1 thought on “Sorgun Değirmenleri

  1. Yine enfes bi çalışma olmuş rauf hocamı canu gönülden tebrik ediyorum kalemine yüreğine sağlık SDG yide böylesine köklerimizle bizi buluşturduğu için ayrıyeten teşekkürü ve tebriki bı vazife altlediyorum kendıme.
    Sorgunumuzu ve kültür hazinesine olan katkılarınızı sabrıla ve büyük bır merakla beklıyorum
    Slm ve dua ıle Yozgat’tan sorgundan

Comments are closed.