Sorgun Pınarları

Su; canlılar için vazgeçilmez bir yaşam unsuru olduğu için, bütün canlılar gibi insanlar da bulundukları ortamda hep suyu aramışlar ve suya yakın olmuşlardır. İlkel kavimler su gereksinmelerini dereler, ırmaklar, göller gibi doğal kaynaklardan sağlamışlar, bu kaynaklar bulunmuyor ise çöllerde olduğu gibi toprağı eşip kuyular kazarak yeraltı sularından yararlanmışlardır. İnsanlar biraz daha medenileştikçe, suyu, bulundukları köy, kasaba ya da şehir gibi yerlere taşıma fikri öne çıkmış ve böylece pınar (çeşme) olgusu gelişmiştir. Çeşme; Farsça kökenli bir sözcüktür ve daha yaygın kullanılır. Ancak kırsal kesimde Türkçe olan pınar sözcüğü tercih edilir. Pınar ve çeşme ile ilgili pek çok deyim ve türkü sözü bulunmaktadır. Örneğin: “Göz pınarları kurudu” ya da “İki gözü iki çeşme”gibi. Yine, “Pınar başından bulanır canım oy” ya da “Çeşmeye gel göreyim”  türkü örneklerinde olduğu gibi.     

Vadideki doğal bir kaynaktan çıkan su, yer altından künklerle taşınarak insanların toplu yaşadığı bir alana akıtılmıştır. Antik çağlardan beri bilinen çeşmeler, insan topluluklarının olmazsa olmaz ögelerini oluşturmuştur. Kimi kültürlerde çeşmeler bir sanat eseri hüviyeti kazanmıştır. Hititlerde, antik Yunan ve Romalılarda mabetlerin hemen yakınına mutlaka bir çeşme de yapılmıştır. Keza Anadolu Selçukluları ve Osmanlılar döneminde de benzer uygulamalar vardır. İstanbulda padişahların adıyla anılan ünlü çeşmeler bulunmaktadır (lll. Ahmet Çeşmesi gibi). Anadolu’da günümüze kadar sağlam kalan en eski çeşme örneği, Urartular devrine (M.Ö. lX. Yüzyıl) aittir. Vandaki Çavuştepe Urartu Kalesi’nde ortaya çıkarılmıştır. Anadolu’da çeşmeler devlet büyükleri (Sadrazam, Vezir, Vali, Paşa) tarafından kendi adlarına yaptırıldığı gibi, o beldenin zenginleri, hayır sahipleri, belediyeler, köy ve mahalle muhtarlıkları da ortaklaşa yaptırabilirler. Son yıllarda ülkemizde, devlet kanalıyla da suyu olmayan köylere ya da beldelere çeşmeler çıkartılmaktadır.                                                                                                                                                                            

Çeşmenin kaynağı çoğu kez yeraltı sularıdır. Su çıkma ihtimali olan vadi kazılarak suya ulaşılır. Bulunan su, pöhrenk (Ermenice kökenli bir sözcük, pişmiş toprak boru), künk, ya da galvenizli demir borularla toprak altından belli bir eğimle çeşmenin kondurulacağı alana kadar getirilir. Çeşme; yapanın ya da yaptıranın arzusuna ve zevkine göre basit ya da mimari bir estetik görünümle, en az bir metre yüksekliği, bir buçuk iki metre uzunluğu ve 70-80 cm. eni olan dikdörtgen prizma şeklinde taş ve betondan yapılmış bir binadır. Bazan üst bölümü kemer biçiminde de yaptırılabilir. Çeşmenin ön yüzüne kimi zaman oyma taş motiflerle süslemeler yapılır ve bir de kitabe konur. Kitabede çeşmeyi kimin yaptırdığı ve yapılış tarihi bulunur. Gelen suyun debisine göre su, bir, iki ya da üç lüleden akıtılabilir.Suyun aktığı zemine taş, beton ya da ağaçtan  oyulmuş yalaklar konur. Bu yalaklarda biriken su, halkın çeşitli ihtiyacını karşıladığı gibi, hayvanların su içmesini de sağlar. Kimi yerlerde çeşme başında büyük yassı taşlar ve yunaklar da bulunur. Çeşme yalağından akan sular kimi zaman aşağı kesimlerdeki bahçelerin sulanmasında kullanılır.       

Çeşme başları aynı zamanda sosyalleşme yerleridir. Ordan su almaya gelen kadınlar, birbirleriyle konuşur dertleşirler. Uzaklardan gelen yolcular, bir çeşme başında mola verip azıklarını yerler, sularını doldururlar ve yine yollarına devam ederler. Faruk Nafiz Çamlıbel “Çoban Çeşmesi” adlı şiirinde, bakın bunu ne güzel ifade ediyor:   “O zaman başından aşkındı derdi / Mermeri oyardı taşı delerdi / Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi / Değdi kaç dudağa Çoban çeşmesi.”

Sorgun; Eğriöz Çayı ve Delibaş Deresi’nin suladığı geniş vadi üzerinde bulunan çok sulak bir arazi üzerine kurulmuştur. Toprak; iki üç metre kazıldığında içilebilecek düzeyde suya ulaşılır. Ayrıklı’da bulunan ve “Çilibiş’in Eşme” adıyla anılan yeraltı suyu, Sorgun’daki pek çok çeşmeye kaynaklık yapmıştır. 80-100 yıl önce yaşamış kimi kişilerin gözlemlerine göre, adı geçen bölgede bir değirmenlik yeraltı suyu aktığı anlatılır. Şimdilerde; böyle bir kaynağın varlığını sürdürdüğünü bilmiyoruz. Sorgun; 1960’lı yıllardan itibaren hızla büyümeye başlamış ve belediye tarafından evlerin içine kadar içme suyu getirilmiştir. Hal böyle olunca da kimi çeşmeler körelmiş, ya da kimi yeni gelişen mahalle ve yeni yapılan camilerin yanına yeni çeşmeler yaptırılmıştır. Biz sadece, 1965 yılına kadar ilçe merkezinde bulunan ve saptayabildiğimiz 21 çeşmeden söz edeceğiz. Şimdilerde nüfusu 60 binlere ulaşan Sorgun’da, eminim daha onlarca akan ya da akmayan çeşme vardır. Ne varki, klasik anlamdaki çeşme olgusu, artık işlevini tamamlamış, yerini şehir suyu şebekesi almıştır. Şimdi; adı geçen bu pınarları, hazırladığımız şehir krokisi üzerinde işaretleyerek ve en eskilerinden başlayarak, adlarıyla birlikte açıklamaya çalışalım:                         

 

1) Caminin Pınarı: Salih Paşa Camisi’yle birlikte 1815 yılInda yaptırıldığı, kitabesinden okunmaktaydı. Pınara iki taş merdivenle inilirdi. Hemen minarenin yanında biraz çukurda kalmıştı. Tek lülesinden bol su akar ve suyu Delibaş Deresi’ne karışırdı. Taştan yapılmış küçük bir yalağı vardı. Çeşmenin ön yüzünde bir de kitabesi bulunurdu. Yüksekliği bir buçuk metre kadardı. Gelenlerin su içmesi için, zincire bağlı  kalaylı bir bakır tası vardı.    

2) Kilise Pınarı: Vaktiyle bir kilise olduğu tahmin edilen yerde, askerlik şubesi olarak kullanılan iki katlı taş bir bina bulunurdu. Pınar, tam bu binanın 4-5 metre kadar güney tarafında, biraz çukurda kalmıştı. Tek lülesinden bol su akar ve suyu yine Delibaş Deresi’ne karışırdı. Çevredeki evler, dükkanlar ve çarşı esnafı hep Kilise Pınarı’ndan su alırlardı. Ön yüzünde bir kitabe olduğunu hatırlamıyorum.                                                     

3) Hava Pınarı: Ne zaman ve kim tarafından yaptırıldığı bilgisine ulaşamadım. Ancak Hanbaşı Mahallesi’ndeki bu pınarın hayli eski olduğu söylenmektedir. Hürüş’ün Kadir’in Hanı’nın biraz kuzeyinde, Miktatların çatal kapılı evlerinin tam karşısında, kuzeye doğru uzanan sokağın sağ tarafında biraz çukurda kalan tek lüleli bir pınardı. Yalağından akan su çevredeki bahçeleri sulardı. 

4) Gahrimen (Kahraman) Pınarı: Hanbaşı Mahallesi’nde bulunan bu pınarın da bir hayli eski olduğu, ne zaman ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmiyor. Abbasların ve Fettahların evlerinin önünden geçen sokak üzerinde, suyu bol ve biraz yüksekten akan, cephesi güneye bakan tek lüleli bir pınardı. Onun da taş ve betondan yapılmış büyük bir yalağı vardı. Çevre halkı bu yalağın içinde buğdaylarını yıkardı. Pınardan akan su, sokağın doğu tarafında bulunan bir kavaklığı sulardı.

5) Kiremitçilerin Pınarı: Yozgat yolu Mahallesi’nde İğdeler Sokağı’nın başlangıcında ve sokağın sağında tam Kiremitçilerin çatal kapılı evlerinin karşısında bulunurdu. Kiremitçi Memiş Ağanın belediye başkanlığı döneminde yaptırıldığı söylenen, tek lülesinden bol su akan ve yalağının suyu Delibaş Deresi’ne karışan, yola göre biraz çukurda kalan ve ön yüzü doğuya bakan, kitabesini hatırlamadığım bir pınardı. Pınarın yanında kocaman bir yassı taş bulunurdu. Pınarda yıkanan buğdaylar önce bu taşın üstüne konurdu.     

6) Çukur Çeşme: Delibaş Deresi’nin Eğriöz Çayı’na karıştığı noktanın kuzey doğusunda, eski Salahane’nin (mezbaha) önünde, Uzun Muhittin Konağı’nın güney batısında, oldukça çukurda kalan, ne zaman ve kimin yaptırdığını öğrenemediğim, tek lüleli ve ayağı Eğriöz’e karışan bir çeşme idi.                                                                               

7) Yazlağın Pınar: Köy yolları ile değirmen yolunun kesiştiği köşede, eski bir mezarlık vardı. O mezarlığın önünde akan bir pınardı. Oldukça eski olduğu söylenirdi, kimin tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmiyordu. Alçak bir yapısı vardı. Önündeki yalağı pek hatırlamıyorum. Mezarlık çevresinde kuzu güderken o pınardan çok su içmişimdir. Pınarın ayağı, Yetimoğlu’nun Hüseyin’in bahçesini sulardı.                                                                                                             

8) İsmail Ağa Pınarı: İsmail Ağa kasabanın zenginlerindendi. Hanbaşı Mahallesi’ndeki bu pınarı, sanırım belediye başkanlığı döneminde yaptırmıştı. Değirmen Tepesi ve Muhacir Evleri’ne doğru giden geniş sokağın sol tarafında, tam Bektaş Efendinin evinin karşısında konuşlanmış, bol suyu akan bir pınardı. Kaç lülesi olduğu ve kitabesinin bulunduğunu hatırlamıyorum.

İkinci Dünya Şavaşı bitince Sorgun’da hızlı bir pınar yapım yarışı başlamıştır. Hayır sahibi insanlar, hemen her mahallede birer pınar yaptırmaya ya da yapımına destek olmaya başlarlar. Kimisi pınarın bütün masrafını tek başına karşılar, kimisi de hayır sahibine öncülük ederek yapımın sorumluluğunu üstlenir ve kendi de kısmen katkı sağlar. Aşağıdaki pınarlar bu şekilde yapılmıştır.

9) Palabıyık Hacı Ahmet Efendinin öncülük ettiği Pınar: Bu pınarın asıl masraflarını, kimsesi olmayan Hasan  Ispaanın kızı Emine Bacı karşılamış, Hacı Ahmet Efendi de yapımına öncülük etmiştir. Han başı Mahalle’sinde Bahattin Efendi’nin evlerinin önündeki küçük meydana kondurulmuş üç lüleli bol suyu akan bir pınardı. Betonarme uzun bir yalağı vardı. Cephesi güneye bakardı ve ön yüzünde bir kitabesi bulunurdu. Pınar 1946 yılında yapılmıştır.      

10) Topal Kamil Efendi’nin Pınarı: Kamil Efendi bu pınarı 1940’lı yılların içinde yaptırmış, sonra da sanırım 1948 yılında Hacca gitmişti. Çay Mahalle’sindeki bu pınar, Aram’ın Sinema’dan güneye doğru inen sokağın sağ tarafında kendi evinin karşısında ve Hamide’nin Hasan’ın evinin önünde konuşlanmıştı. Tek lüle ile yüksekten bol suyu akan bir pınardı. Önünde büyük bir tomruktan oyulmuş kocaman bir yalağı olduğunu hatırlarım.                                          

11) Halil Onbaşı’nın Gelini’nin Pınarı: Yozgatyolu Mahallesi’ndeki bu pınar da 1940’lı yılların içinde, parasının büyük miktarını Halil Onbaşı’nın Gelini, kalanını Muhacir Ethem Sağ ve diğer komşuların desteği ile yaptırılmış, çift lüleli, bol suyu akan, uzun betonarme yalağı bulunan bir pınardı. Pınarın aktığı küçük meydanda bir yunak taşı, bir de seten bulunurdu. Tüm mahalleli ve uzakta oturanlar bile, bu pınarda buğday yıkamaya gelirlerdi.   

12) Hacı Ethem’in (Solağın Ethem) Pınarı: Yozgatyolu caddesi üzerinde, kasabaya girerken sağ tarafta kalan geniş bir arsanın önünde, yönü kuzeye bakan, üç lüleli ve bol suyu akan, bir de ön yüzünde kitabesi bulunan güzel bir çeşme idi. Bu çeşme de 1940’ların sonlarına doğru yaptırılmıştı. Önünde betonarme uzun bir yalağı vardı. Caddeden geçen çoğu koyun sürüleri bu çeşmenin yalağından su içerlerdi.

 13) Yukarı Evler’in Pınarı: İkinci dünya Savaşı yıllarında Çay Mahallesi’nin muhtarı olan Amcam Haşim Yücel’in teşebbüsü ve Yukarı Evler’de oturan akraba ve komşuların desteği ile ÜçTepelerin en doğusundaki tepenin kuzeye doğru inen Kocalar Deresi vadisine derin hendekler kazılıp  suyun bulunması ve o suyun aşağı doğru indirilerek tam bizim bahçenin güney sınırına yakın, Maşatlara doğru giden yol üzerine kondurulmuştu çeşme. O güne dek Yukarı Evler’de oturanlar ve harmancılar, babamın ve amcamın açtırdığı kuyulardan su içerlerdi. Pınarın suyu aktığında biz çocuklar çok sevinmiştik. Çeşmenin suyu ile dönüşümlü olarak aşağıdaki bahçelerimiz de sulanırdı. Tek lüleli, beton yalaklı, kitabesi olmayan bir çeşme idi.   

14) Cüfer’in (Cevher Yücel) Pınarı: Cüfer Emmim arazisi geniş ve değerli, zengin bir çiftçi idi. Eğriözün köprüyü geçtikten sonra güneye doğru giden çatal yolun arasındaki subasar tarlaların nerdeyse üçte biri onlara aitti. 1950’lerin başında Yukarı Evlere giden yolun sağ tarafında, kendi evlerine yakın bir yerde tek lüleli bol suyu akan bir pınar yaptırmıştı. Bu pınardan hem o bölgede bulunan 14-15 hanelik oymak, hem de pazara gidip gelen köylüler su içerlerdi. Pınarın yönü doğuya bakardı, kitabesi yoktu.

15) Belediye Çeşmesi: Şehrin ortasındaki yeni açılan meydanın yerinde, 1940’lı yıllarda Millet Bahçesi denen bir park vardı. 1950’lerden sonra belediye tarafından bu parkı iptal ederek, bir köşesine belediye binası yaptırılmış, çarşıya yakın bölümüne, doğu batı cepheli iki sıra, tek katlı kiralık dükkanlar inşa edilmiş, parkın güney tarafında kalan bir yarısı da Pazar yeri ve meydan olarak bırakılmıştı Meydanın kuzey kesimine tam dükkanlarla sınır olacak şekilde bir de çeşme yaptırılmıştı, çarşı esnafı ve pazarcıların yararlanması için. Çeşmenin tek lülesi ve küçük, betondan bir yalağı vardı.                                   

16) Mezarlık Çeşmesi: 1950’lerin içinde belediye meclisinin kararı ile Mezarlık arazisi genişletilmiş, etrafı bir metre yüksekliğinde taş ve beton duvarlarla çevrilmiş, içine enine boyuna yollar açılmış, ağaçlandırma faaliyetleri başlatımış, bu ağaçların sulanması için de Durağın Bağı tarafından su getirtilerek Mezarlığın en üst kesimine bir çeşme kondurulmuştu. Çeşmenin önüne beton bir havuz yaptırılmış ve bir de kadrolu bekçi görevlendirilmişti, ağaçları sulaması için. Sıcak yaz günlerinde, bu pınarın havuzunda çimmeye gittiğimizi hatırlarım.                                                                                                                                                                    .     

17) Kooperatif Evleri’nin Pınarı: Kooperatif Evleri; 1956/57 yıllarında yeni açılan Karayollarının güney kesiminde ona paralel olacak şekilde ve Çekerek Yolu’nun doğusunda iki sıra bahçeli villa tarzında sanırım 21 adet inşa edilmişti. Su ihtiyaçları karşılansın diye bir de çeşme yaptırılmıştı. Ben o çeşmeyi hiç görmediğim için yerini hatalı işaretlemişim. Aslında evlerin güney tarafında olacakmış. 15-20 yıl kadar suyu düzenli akan çeşme, evlere şehir suyu getirildikten sonra akmaz olmuştu.  

18) Yeni Cami’nin Pınarı: 1960’lara doğru kasaba hızla büymeye başlayınca Salih Paşa Camisi tek başına cemaata yetmiyordu. Bu nedenle Müftü Atıf Hoca önderliğinde, Sorgun’un ikinci camisi olarak Çekerek Yolu ile Karayollarının kesiştiği noktanın güney batı köşesine Yeni Cami ile birlikte bir de çeşme yaptırılmıştı. Sonraları o bölgeye sanayi çarşısı konuşlandırılmıştı.     

19) Murat Çeşmesi: Sorgun’un kuzeyinden Karayolları’nın geçmesinden sonra, eski Yozgat Yolu üzerindeki Bektaşlara ait benzin istasyonu, bu kez Karayolları üzerine taşınmış, oraya bir de lokanta ve dinlenme tesisleri inşa edilmişti. O sırada Nazım Bektaş tarafından tesislerin önüne çift lüleli bol suyu akan güzel bir de çeşme yaptırılmıştı. Bu çeşmeye halk “Murat Çeşmesi” adını vermişti. Uzaktan gelen otobüs yolcuları, buz gibi soğuk suyu akan bu çeşmeden su içer, yüzlerini yıkayıp serinlerlerdi. Kasabanın gençleri, mehtaplı gecelerde Karayolları üzerinde Murat çeşmeye kadar uzanan gezinti yaparlardı.                                                      

 20) Abbas Meriç Çeşmesi: Karayolları üzerinde ikinci benzin istasyonu Abbas Meriç tarafından açılmış ve istasyonun inşaatı sırasında bir de çeşme yaptırılmıştı. 1960’lara girilirken çevrede başlayan yeni yapılaşmalarda, bölge insanları bu çeşmeden yararlanırlardı. Tek lüleli bir çeşmeydi.                                                                            

21) Karayolları Çeşmesi: Sorgun’un doğu çıkışında  Bedirbaba Tepesi’nin batı eteğine denk düşen bir yerde, yolun solunda Karayolları tarafından 1960’ların başında tek lüleli kesme taş kaplamalı kibar görünümlü bir çeşme yaptırılmıştı. Hamama yaya giden ve o çevrede çalışan çiftçiler bu çeşmeden su içerlerdi. Önünde yine taş kaplamalı küçük bir yalağı vardı.

Kasaba dışında, ancak Sorgun’un arazisi içinde bilinen dört pınar daha vardı. Bunlar; Fakı’nın Pınarı, Çömçe Pınar, Kazan Pınar ve Körpınar’dır. Orta bağların üst kesiminde bulunan Fakı’nın Pınarı, bunların en ünlüsüdür. Yaz kış debisi hiç değişmeden (serçe parmak kalınlığında) akan suyu, önündeki yuvarlak, beyaz, derin mermer yalağa dolardı. Suya ihtiyacı olanlar o havuzdan doldururlardı sularını. İçimi çok yumuşak soğuk bir suyu vardı. Fakının pınarı, bağların içinde akan tek pınardı. Beş yıl önce bağları ziyarete çıktığımda, hala aynı durumda akıyordu. İki yüz yıllık olduğu söyleniyordu.                                                            

Çömçe Pınar; bağların yolu üzerinde Gavur Bağlarına çok yakın bir mevkide, yayvan bir vadinin başladığı yerde çok eskiden beri bilinen bir pınardır. Tek lüleli, uzun bir betonarme yalağı olan, alçak yapılı bu pınar, bağlara gidenlerin, çavrede çalışan çiftçilerin ve o yörede otlayan hayvanların su ihtiyacını karşılmaktadır. Suyu hiç kesilmeyen bu pınar, hala faaliyettedir.     

Kazan Pınar; Hamamın Tepe’nin arkasındaki vadi içinde, Cinni Kayaları karşısında, yapısı olamayan sadece bir pöhrenk ağzından çukurluğa akan bir su olarak hatırlıyorum Kazan Pınarı. Belki eski yıllarda yapısı da vardı ama, benim çocukluğumda anlattığım konumdaydı. Şimdilerde o su hala akıyor mu bilmiyorum? 

Körpınar; İkikara Yolu ile Çekerek Yolu arasında kalan yayvan vadi içinde akan bir pınarmış. Ben yanına kadar hiç gitmedim. Biz abimle İkikara yolu üzerinde ekin biçerken, babamın o pınardan bize içme suyu getirdiğini hatırlarım. Yörede çalışan çiftçilere ve otlayan hayvanlara su veren bir pınardı. Körpınar adı, mevki olarak da anılırdı.                                                                                                                                            

Prof. Dr. Rauf Yücel

SORGUN DUŞÜNCE KULUBÜ

Author: yasin66
İsim: YASİN AĞAN

2 thoughts on “Sorgun Pınarları

  1. SELAMUN ALEYKUM YINE NEFIS BIR CALISMAYA IMZA ATMIUS RAUF HOCAMIZ TESEKKURLER
    SLM VE DUA ILE SORGUNDAN

  2. Değerli yorumlarınız için Tşk.
    Sorgun Düşünce Kulübü

Comments are closed.