Teknoloji mi Bağımlılık mı?

Teknoloji/internet bağımlılığı; son günlerin, çokça tartışılan güncel konusu. Dünya sağlık camiasının üzerinde çalıştığı bir alan. Hayatımıza kısa sürede girmiş olan teknoloji, bir kısım insanlarda bağımlılığa doğru evrildi. Ve “tanı ölçü kriterlerine göre” bir hastalık olarak karşımıza çıktı.

Acaba mesele teknoloji mi yoksa bağımlılık mı?

Her dönem insanlığın hizmetine mutlaka yeni bir gelişme/ürün/hizmet sunulmaktadır. Bu gelişmeler insanların sosyal yaşamlarında bazı farklılıkları da beraberinde getirmektedir. Maksadına hizmet ettiği gibi maksadını aşan birçok kullanımı ile her dönemde karşımıza çıkmaktadır.

O halde, insanlık var oldukça ve üretmeye devam ettikçe gelişim ve değişimin önüne geçmenin imkânı bulunmamaktadır. Son yüzyıl ürünü olan teknolojinin bir kabahati yok o zaman. Şimdilerde teknolojiyi, gelecekte başka bir gelişimi/ürünü problem olarak göremeyiz.

Geriye ise insan faktörü yani bağımlılık kalmaktadır.

Bağımlılık, ürünün/hizmetin/gelişimin etkisiyle ortaya çıkan bir durum değildir. Bağımlılık, çocukluktan itibaren anne-çocuk, baba-çocuk veya bakıcı-çocuk arasında kurulan olumsuz bağlanma ile alakalıdır.

Bağlanma teorisini ortaya atan kişi olan J. Bowlby bağlanmayı şöyle tanımlar: “İki insan arasında süreklilik gösteren psikolojik bağlantı.”

Bağlanmanın; güvenli bağlanma, güvensiz/kaçınmacı bağlanma, güvensiz/dirençli bağlanma ve güvensiz/dağınık bağlanma gibi türleri vardır. Bağlanma sistemi, duygu ve benlik gelişimine olan etkisi ile ölçülür. Duygu düzenlemesi erken dönemde bağlanılan kişilerle olan ilişki temelinde gelişir. İlk yıllarında sağlıklı işleyen anne ve bebek ilişkisi, zamanla özerk duygu düzenleme kapasitesini geliştirir. Yani bağımlılık, duygu düzenleme yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Bu yetersizlik madde kullanımından tutun teknoloji bağımlılığına kadar birçok alanda kendini göstermektedir. Patolojik bir durum olduğu için, bağımlılıkların tedavisinde profesyonel desteğe ihtiyaç duyulur.

Teknoloji bağımlılığın herhangi bir bağımlılıktan farkı bulunmamaktadır. Ancak günümüz tartışmaların eksenini bence daha çok teknolojiye yabancı oluşumuz ve onu bir saldırı olarak algılamamız belirlemektedir. O yüzden çocuklarımızın teknolojiyi kullanmasından endişe eder olduk.

Aslında anlamak ve öğrenmek adına atacağımız birçok adımla, çocuklarımızla aramızda oluşabilecek kuşak farkını en aza indirerek daha faydalanılabilecek noktaya taşımış oluruz. İnsan olarak yeni olan her şeye karşı bir mesafe koyarız. Öğrenmeye ve değişime mesafeli isek bütün bunları saldırı olarak kabul ederiz. Duygu düzleminde takındığımız bu tavırla mantık temelinde hareket alanımızı daraltmış oluyoruz.

O yüzden hayatımıza getirdiği kolaylıkları düşünüp bu yeni duruma adaptasyon/uyum sağlamada gayret etmeliyiz. Henüz sınırları keşfedilemeyen beynimizin üretimi her geçen gün artarak devam edecektir. Engel olmak veya savaş açmak fıtrata aykırı olacaktır. Bu teslim olmak değildir asla. Bu, öğrenerek hayatımızı düzenleme, kontrolü elimize almaktır.

Bağımlılıktan uzak, doğru/olumlu olan ile bağlantılı bir yaşam temennisiyle…

 

Recep DAĞDEMİR

SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ

 

Author: sevare