Telgrafın Geçmişi

Telgraf Çeşitleri

Optik Telgraf

Önce bir telgrafı tanıyalım. Sağdaki resimde gördüğümüz optik telgraf denilen uzaktan hareketlerin tanımlanmasıyla

haberleşen bir sistem. Uzaktan hızlı haberleşme sistemlerinde en önemli yenilik, Fransız rahip ve bilim adamı Claude Chappe (1763-1805) tarafından geliştirilmiştir. İletileri uzak mesafelere kısa zaman içerisinde ulaştıran bu sisteme, tarihte ilk olarak Chappe tarafından, Grek-çe, önce “tacbygraphe” (çabuk yazan) daha sonra 1789’da uzak yazan anlamına gelen “telegraphe” kelimesi kullanılmıştır. Bu sistem tüm dünya dillerinde “telgraf” olarak kabul görmüş, küreselleşmenin de ilk kıvılcımını oluşturmuştur. Claude Chappe ilk optik telgrafı 22 Mart 1792’de tamamlanmış, 1793 yılında ise Fransa’da 85 km’lik bir hat kurarak gerçekleştirmiştir. Bu denemeler sonunda sistemin iyi çalıştığı görülmüştür. [1]

Optik telgraf makinesi, 4-5 metre uzunluğundaki tahtadan yapılmış dikey bir sütun ile bu sütuna bağlı dikdörtgen şeklinde bir regülatör ve bu regülatörlerin iki ucuna bağlı, yine dikdörtgen şeklinde ve her biri ikişer metre uzunluğunda iki indikatörlerden oluşur. Regülatör, bakırdan yapılmış olup çubuklarla donatılmış 4 metre uzunluğunda bir çerçeveden ibarettir. [1]

Optik telgraf birçok önemli bilginin yayılmasına vesile olmuştur. Örneğin, 20 Mart 1811 tarihinde doğar doğmaz Roma Kralı ilan edilen Napolyon’un oğlu ve tahtın varisi II. Napolyon’un dünyaya geliş haberi de tüm optik telgraf ağı boyunca Fransa’ya yayılmıştır.[2]

Osmanlı telgrafla tanışmadan önce, savaş zamanında iletişimin hızlı sağlanması, merkezle savaş bölgesi arasında koordinatın sağlanması amacıyla semafor kullanılması düşünülmüştür. II. Mahmut Han döneminde 1828–1829 yıllarında Osmanlı-Rus savaşının henüz başladığı dönemde İstanbul’da boğazın iki yakası arasında semafor ile iletişim sağlanmıştır. [3]

Elektrikli Telgraf

Telgraf (elektrikli), iki merkez arasında, kararlaştırılmış işaretlerin yardımıyla yazılı haberlerin veya belgelerin iletimini sağlayan bir telekomünikasyon düzenidir. Elektrikli telgraflar, bir verici, bir alıcı ve ikisi arasına çekilmiş elektrik hattından meydana gelir. Vericiye maniple denir. Maniple, telgraf şebekesindeki elektrik akımını açıp kapayan anahtarlardır. Manipleye basınca devre tamamlanır ve telgraf şebekesinden akım geçer.

Karşı tarafta ise alıcılar vardır. Alıcılar, elektro mıknatıs bobinlerden yapılmışlardır. Elektro mıknatısın karşısında ileri geri hareket edebilen madeni bir çubuk vardır. Bu çubuk elektro mıknatıstan akım geçtiği zaman hareket eder. Çubuğun ucundaki mürekkepli kalem bir kâğıt şerit üzerine nokta (.) veya çizgi (-) şeklinde şekiller çizer.

Sesle çalışan alıcılar da vardır. Bunlar kâğıt bir şeride yazı yazmak yerine, sert bir cisme vurarak tıkırtı çıkarırlar. Tecrübeli telgraf operatörleri, bu tıkırtıları dinleyerek mesajı çözerler. Burada kısa tıkırtı nokta (.), uzun tıkırtı çizgi (-) anlamına gelmektedir. [1]

1900’lü yılların başında elektrik haberleşme sektöründe kullanılmaya başlanmış ve telgraf ile iletişim yaygınlaşmıştır. İletişimi ulaşımdan tamamen bağımsız hale getiren telgrafın kullanımı yalnız kara bağlantılarıyla sınırlı kalmamış, deniz altından geçirilen kablolar doğrultusunda uluslararası iletişimde çığır açılmıştır. Telgraf kullanımının yaygınlaşmasıyla ticaret gelişmiş, gerek kara gerek deniz yolculuğu daha güvenli hale gelmiştir. Zira telgraf sayesinde bir sorun olması halinde bu durum yakındaki güvenlik güçlerine telgraf vasıtasıyla doğrudan bildirilerek zamanında müdahale sağlanabilmiştir. Bu durum hem merkeze uzak yerleşim yerlerinin hem de yolculuğun daha güvenli olmasını sağlamıştır. Bu şekilde hem kara hem deniz yolculuğunun güvenli hale gelmesi ticaretin de gelişmesini sağlamıştır. İnsanlar arası etkileşim artmıştır. Dolayısıyla telgrafın sosyalleşmede ve uluslararası anlaşmada önemli bir rolü bulunmaktadır. Telgraf fikrini ilk öne süren kişi olarak St. Augustune düşünülebilir.

Nitekim Winston’un belirttiğine göre kendisi, ‘Mıknatısın oluşturduğu uygun koşullar sayesinde insanlar uzun mesafelerden iletişim kurabilirler. Bir alfabe etrafında ibrenin iki ucu ile dilediğimizi konuşabiliriz’ diye yazmıştır. İlk elektrikli telgraf fikrini ortaya atan St Augustune olsa da çalışan ilk telgraf aletini 1816 yılında Francis Ronalds adlı bir bilim adamı Londra’daki bahçesinde 8 millik tel üzerinde göstermiştir. Amerika ve İngiltere’de Morse’den önce bu şekilde telgraf modelini geliştiren başka bilim adamları da olmuştur.

Morse’nin telgraf patenti almasından sonra da İngiltere bunu reddetmiş, Fransa ise isteksizce kabul etmiştir. Bunun nedeni her devletin böyle bir teknolojiye aslen kendisinin sahip olma isteği ve patent dolayısıyla teknolojik difüzyonun başka ülkelerde ilerleyişinin yavaş olacağı düşüncesidir. Her devlet bu şekilde ileri iletişim teknolojisinin kendi ülkesinde hızla gelişmesini istemekte, bu teknolojiye şartsız olarak kendi sahip olmak istemektedir. Bir başka ifadeyle patent teknolojik difüzyonu yavaşlatacağı için devletler arasındaki güç savaşları nedeniyle Morse’nin telgraf patenti uluslararası camiada zor kabul görmüştür.

Morse, 1825 yılında görev icabı bir portre çizmek için Washington’a gider. İşte bu ziyaret sırasında, New Haven’dan kim bilir ne sürede varmış olan zamanın atlı postası, Morse’a kötü haber getirir. Eşinin ağır hasta olduğunu bildiren mektubu okuyan Morse hemen yola koyulsa da eşine ancak mezarının başında seslenebilir. Bu acı tecrübeden sonra Morse, kafasını, acil durumlar için insanların daha hızlı bir haberleşme sistemine kavuşması düşüncesine yorar. Bu bağlamda 1830’larda kendini elektromıknatısa adayan Morse, sonunda elektromıknatısla çalışan bir telgraf geliştirir.

Morse’nin telgrafın mucidi olarak anılmasının nedeni, Morse’nin, kendi telgraf modelini ticarette uygulanabilir şekilde geliştirmesidir. Morse ilk telgraf mesajı gönderimini 1838 yılında gerçekleştirmiştir. 1843 yılında Amerika’nın Maryland eyaletindeki Baltimore şehrinden Washington’a  40 mil uzunluğundaki hattı tamamlayarak telgraf göndermesi için Amerika Millet Meclisi tarafından Morse’a 30.000 dolar verilmiştir. Bu hat 24 Mayıs 1844 yılında tamamlanarak nokta ve çizgili telgraf kodu ile ‘Allah nelere kadir’ manasındaki ‘What hath God wrought’ mesajı gönderilmiştir. Ardından yalnızca 5 yıl içinde Amerika’daki telgraf hatları 12.000 mile erişmiştir. 1845 yılında Morse’nin telgraf hattı, Amerika Postahanesi’nce işletilmiştir. Sonradan telgraf işletmeleri özel şirketlere verilse de başlangıçta telgraf hattı Amerika’da da devlet kontrolünde olmuştur. 1866 yılında Amerika ile Avrupa’nın telgraf ile iletişimini sağlayacak deniz altı telgraf hattı tamamlanmıştır. Böylece kısa sürede telgraf yalnızca kıtalar arası değil ayrıca uluslararası haberleşmede güçlü bir araç halini almıştır. [3]

Türkiye’de Telgraf

 Osmanlı’da haberleşme sektörü, 23 Ekim 1840’ta resmen Posta Nezareti’nin kuruluşuna kadar, halk arasında haberleşmeye imkân tanıyan bir yapıda olmamış, yalnızca devlet işleriyle ilgili olarak haberleşmeyi sağlayan bir kurum olarak işlev görmüştür. Ancak Posta Nezareti’nin kurulmasıyla birlikte, haberleşme sistemi yalnızca resmi iletişime değil, tüm halkın da kullanımına açılmıştır. [3]

1843 yılında telgrafın icadını müteakip 11 yıl sonra Türkiye’de de telgraf hizmeti başlamış, bu hizmeti disipline etmek üzere 1855 yılında ayrı bir Telgraf Müdürlüğü kurulmuştur. [4]

İlk telgrafhane binası 1855 yılında Bab-ı Ali’ye oldukça yakın, Alay Köşkü ile Soğukluçeşme Kapısı arasında, Saray’ın sur duvarına bitişik bir şekilde, İtalyan mimar Fosatti tarafından inşa edilmiştir. [2]

Semafor sonrasında Osmanlı’ya telgrafın tanıtılması ise 1847 yılında gerçekleşmiştir. Sultan Abdülmecid zamanında 1847 yılında Profesör Smith tarafından Beylerbeyi Sarayı’nın bir odasından başka bir odasına telgraf çekilmesi ile Osmanlı telgraf teknolojisini tanımıştır. Bunun üzerine telgrafın mucidi Morse’a 130 elmaslı bir madalya ve berat göndermiştir. 1856’da Fransa ve Danimarka, sonrasında İspanya, Portekiz ve İtalya tarafından da Morse’a devlet nişanı gönderilmiş olmasına rağmen ilk nişanı Osmanlı’nın göndermiş olması, devletin teknolojiye verdiği önemi göstermektedir. Ayrıca Morse’un Osmanlı’dan aldığı bu nişanın, teknolojik buluşların kabul edilerek buluş sahibinin takdir edilmesi ve buluşun kopyalanması yerine buluş sahibinden satın alınması mantığı ile düşünüldüğünde patent mantığı açısından tarihte ilk olarak nitelendirmek yanlış olmayacaktır. [1]

Osmanlı ülkesinde telgrafla ilgili ikinci girişim 1847 yılında bir maden okulu kurmak üzere İstanbul’a gelmiş olan jeolog J. Lawrence Smith tarafından yapıldı. Smith, İstanbul ile yakın şehirlerden biri arasında bir telgraf hattı kurmak ümidiyle Amerika’dan bir telgraf takımı getirtmişti. C. Hamlin ile birlikte yeni aletler üzerinde çalışmışlar ve yapılan müracaatları kabul edilince, 9 Ağustos 1847’de Abdülmecid’in huzurunda ilk resmi tecrübeyi yapmışlardı. Abdülmecid, telgraf takımıyla yakından ilgilenmiş ve ilk mesajı da kendisi çekmişti. Padişahın çekilmesini istediği mesaj, “Fransız gemisi geldi mi? Avrupa’dan ne haber?” şeklindeydi ve o zamanki ahşap sarayın üst katındaki taht odasından, alt kattaki bir odaya çekiliyordu. Aletin başında da bizzat padişah vardı.

1847 yılında telgraf teknolojisinden haberdar olan Osmanlı’da ilk telgraf hattı bundan 6 yıl sonra Fransızlar tarafından Edirne-Şumnu-İstanbul hattı şeklinde yapılmıştır. Osmanlı telgrafı Amerikalı bilim adamlarından tanımış olmasına rağmen ilk telgraf hattı Fransızlar tarafından yapılmıştır. Osmanlı’nın bu şekilde telgraf teknolojisini kısa zamanda benimseyerek tüm komşu ülkelerle bağlantı kurulacak şekilde ülkenin tamamına telgraf hattı döşetmeyi kabul etmesi iletişimi oldukça hızlandırmıştır. Dönemin padişahı Sultan Abdülmecid’in her teknolojiyi benimsememekle beraber telgraf teknolojisini niçin bu şekilde derhal kabul ettiği önemli bir konudur. Sultan’ın telgrafı tanıması sonrası hemen Osmanlı topraklarına döşenmesi talebinde bulunmasının farklı nedenleri olabilir. Telgrafın iletişimi ulaşımdan bağımsız hale getirerek saniyeler içerisinde haberleşmeyi sağlaması, Sultan’ın merkezdeki otoritesini güçlendirmiştir. Nitekim telgraf, diğer bölgelerdeki havadisten anında haberdar olmasını ve emirlerinin derhal istediği bölgeye ulaşmasını sağlamıştır. Böylece merkezi otorite daha güçlü hale gelmiştir. Telgraf, teller üzerinden iletişimin sağlanmasına hizmet ettiğinden, bu tellerin hangi bölgelere çekileceği ve dolayısıyla iletişim hızının hangi bölgelerde artacağı padişahın yetkisindedir. Telgraflardan haberdar olmak istemesi halinde telgraf istasyonlarından gelen telgrafları öğrenme imkânı doğmakta ve böylece gerek kişi bazında gerek bölge veya telgraf içeriği bazında padişah istemesi halinde haberleşmeden anında haberdar olabilmektedir. Bu şekilde farklı açılardan faydalı bulduğu telgraf teknolojisinin kısa zamanda tüm ülkede iletişimi sağlayacak şekilde genişletmesi padişahın, otoritesini güçlendiren bu teknolojiyi istekle desteklemesinden kaynaklanmaktadır. Zira telgrafın kısa sürede çok etkin kullanımına karşın telefon teknolojisinin padişahtan aynı desteği görmemesinin temel nedeni de telgraf gibi merkezi otoriteyi güçlendirmekten ziyade hızlı iletişimi merkezin kontrolü dışında sağlayacak olmasındandır. Telgrafın hızla kabul edilip yaygınlaşmasının bir diğer nedeni de maliyetinin az olmasıdır. [5]

Telgraf ücretlerine örnek olarak: İstanbul-Edirne arası; ilk tarifede 25 kelimelik bir telgraf 33 kuruş, İstanbul-Şumnu arası 52 kuruş, Edirne-Şumnu arası 29 kuruş ücrete tabi idi. 1859’da 20 kelimelik telgraf 23 kuruş, Mart 1864’ten itibaren 15 kuruş olmuş ve daha sonra da aynı ücret alınmıştı.

Osmanlı’da telgrafın padişaha tanıtımı için sarayın iki odasına gönderilen telgraftan sonra çekilen ilk telgraf Kırım Sivastopol kalesinin zaferidir. 14 Eylül 1855 tarihli bu telgrafta Kırım Harbi’nde Sivastopol Kalesi zaferi Londra ve Paris’teki Osmanlı büyükelçilerine bildirilmiştir. Bu şekilde telgraf Osmanlı’da ticari, sosyal amaçlar karşısında öncelikli olarak askeri amaçlı kullanılmıştır. Özellikle savaş durumlarında askeri telgraflara öncelik tanınması, ardından resmi telgrafların ve sonra diğer telgrafların gönderilmesi durumu da Osmanlı’da telgrafın askeri amaçlı kullanımının önemsendiğini göstermektedir. Ancak telgrafın tek kullanım alanı askeri iletişim değildir. Zira telgraf farklı amaçlarla kullanıldığı gibi halkın da kullanımına sunulmuştur. Yalnızca tebaanın kullanmasına izin verilmekle yetinilmemiş ayrıca tüccar ve yabancıların da telgraf kullanmasına müsaade edilmiştir.

1878 yılına gelindiğinde Osmanlı telgraf ağının toplam uzunluğu 17 bin mili geçmiş ve tüm dünyada 8. en geniş ağ durumuna gelmiştir.

Uluslararası telgraf kongresinde alınan karar sonucunda bir hattın bir günde çekeceği telgrafname sayısının 7 bin kelime ile sınırlı olduğu belirtilmiştir. 7 bin kelimeyi aşması halinde ikinci bir hat çekilmesi veya mevcut olan makinelerin Bistün” yahut “Vud ” makineleri gibi daha seri makinelerle değiştirilmesinin tavsiye edildiğini belirtmiştir. Oysa Osmanlı topraklarında yalnız Merkez Telgrafhanesinde çekilen günlük telgrafname sayısı 11 bindir. Mevcut makinaların aylık kelime kapasitesi 3 milyon kelime iken hatlar üzerinde aylık 4 milyon kelimelik haberleşme gerçekleşmektedir. İkinci bir hat çekilmesi düşünüldüğünde Bakan buna imkan bulunmadığını belirtmiştir

[6]

[7]

Yozgat’ta Telgraf

Gel gelelim memleketimizdeki telgrafhanenin geçmişine. Aslında arşivciliğin önemini anladığım bir makale daha eklemiş oldum hafızama. Geçmişten pek kayıt bulamama rağmen bulabildiklerimi ve kıymetli büyüklerimden öğrenebildiklerimi derlemeye çalıştım.

13 Aralık 1859’da Ankara ilinden elli beş saatlik mesafede telgraf hattı tamamlanmış buradan da Yozgat’a telgraf hattı çalışmalarına başlanmıştır. Sivas-Yozgat arasındaki elli üç saatlik mesafe ise sonrasında tamamlanmıştır.

Üsküdar-Bağdat telgraf hattı inşasına, Üsküdar’dan başlandıktan sonra sırasıyla İzmit, Ankara, Yozgat, Sivas, Harput, Diyarbakır, Musul ve Bağdat’a ulaşılmış, buradan da Basra’ya kadar uzatılmıştır. İşte bu hat Osmanlı’nın Asya topraklarına haberleşme anlamında hayat vermiştir. [8]

24 Haziran 1863 Yozgat-Samsun hattı yapılmış, 29 Mayıs 1868 tarihinde Yozgat-Kayseri hatları inşa edilmiştir. Bu hatlar Anadolu-Arap Coğrafyasının Kuzey kolunu oluşturan hatlardır. Fakat telgraf ücretlerinin çok pahalı olması sebebiyle öncelikle resmi yazışmalarda ve ticari amaçlarla kullanılması mümkün olup, özel yazışmalar ileriki tarihlerde olacaktır.

10 Mart 1920 TBMM toplantı kayıtlarına göre o dönem Yozgat mebusu Süleyman Sırrı Bey’in Dahiliye merkezindeki toplantı kayıtlarında telgrafın geç ulaştığıyla alakalı aşağıdaki konuşmalar yer almaktadır. “Efendim, hakikaten ahval dolayısiyle telgrafların teahhuru vârittir. Fakat bu kadar uzun müddet olmaz. Bendeniz geçen seneye ait dört telgraf aldım. Aradan bir buçuk sene geçtiği halde ancak aldım. Sonra buna cevap yazmak istedim çünkü cevaplı idi. Bunun cevabı geçmiş dediler. Ben de pekâlâ öyle olsun dedim ve vazgeçtim. Geçenlerde bundan iki ay evvel yine bir telgraf aldım. Posta daha evvel geliyor. Mektupta; telgraf yazmıştım aldınız mı? diyor. Tabi bu telgraf gelmedi. Bilâhara posta ile geliyor. Mademki posta ile gelecek, ücret almamalı veyahut parasını iade etmeli. Hiç olmazsa bu telgraf gitmez diye kabul olunmalı. Zannedersem bu telgrafa sıra gelmemiş. Ondan dolayı keşide edilmemiş. Bunun üzerine olsun ücretinin iadesi lâzım gelir. Her halde böyle şeylere meydan verilememesi temin olunmalıdır.” [9]

İlk Optik Telgraf

  • 1793 yılında ise Fransa’da 85 km’lik bir hat kurarak gerçekleştirmiştir.
  • 1828-1829 yıllarında İstanbul’da boğazın iki yakası arasında iletişim sağlanmıştır.

İlk Elektrikli Telgraf

  • Amerika’da telgraf 1844 yılında “Allah nelere kadir” cümlesidir.
  • Osmanlıda telgraf 1847 yılında “Fransız gemisi geldi mi? Avrupa’dan ne haber?” cümlesidir.
  • Yozgat’ta ilk telgraf hattın 1860’da hattın tamamlanabildiğini öngörüyorum.
  • Sorgun’da tahmini ilk telgraf gönderim tarihi Samsun hattı yapılırken geçtiğini düşünürsek 1863 diyebiliriz.

Yozgat’tan İkinci İnönü Zaferi’ni Tebrik Telgrafı

Müdafaa-i Milliye Vekaletine 3 Nisan 1921 Dünyaya cesaret ve yiğitlik dersi veren Türk ordusu şu ikinci muzafferiyeti ile insanlığın beklediği saadeti tanzim ve şehadet kanlarıyla da tamamladı. Millette bu yiğitlik ruhunu uyandıran sınırsız cesarete teşekkürler ederek minnettarlıklarımızı arz etmek için bütün Yozgad ahalisinin hükümet önüne toplanmasıyla Mutasarrıf İbrahim Bey ve ümerayı askeriye ve memurlar ve sairleri hazır oldukları halde pek büyük ayin yaparak sevinç gösterilerinde bulunmuşlar ve fener alayları tertip ve icra ve kurbanlar keserek Cenab-ı Hakk’tan muzafferiyetin devamı için dua ettiğini arz ve Büyük Millet Meclisi ile muzaffer ordumuz ve muhterem kumandanlarımızı millet namına tebrik ve şu harikulade muvaffakiyeti kutlarım ferman. Belediye ve Müdafaa-i Hukuk Reisi Akif.” [9]

Sorgun’da Telgraf

İlçemiz Sorgun’da ise telgrafın tarihi ile ilgili pek bir kayda rastlayamadım. Sorduğum soruşturduğum kadarıyla aşağıda kayda geçirebildiklerimi ekledim. Yozgat’ın bazı ilçelerinden çekilen telgraf kayıtları var iken (milli mücadele döneminde), Sorgun’a dair bir bilgiye en azından Sorgun’dan ilk çekilen telgraf bilgisine rastlayamadım diyebilirim.

Değerli büyüğümüz ve hocamız Prof. Dr. Rauf Yücel’in anlatımlarıyla: “1946 yılında telgraf binası tek bina şimdiki millet bahçesinin ortasında arkalı önlü dükkanlar vardı onun doğu çıkışının köşesinde idi. Telgraf posta telefon telgraf adıyla geçiyordu. Çekilen telgrafı müdür bey mors alfabesini ezberinden duyup bunu kâğıda yazar ve telgrafı çekilen kişiye gönderilirmiş. İkiye bükülmüş kağıtlarda el yazısı ile Türk alfabesi ile insanlara ulaştırıldı.”

Kıymetli Büyükbabam Coşkun İşcan’ın anlatımlarıyla: Sorgun kaza olduğunda PTT açılmış. O zaman konuşma yoktu, mors alfabesi ile konuşurlardı. Kadir Ozan isminde bir posta müdürü vardı. 15 sene müdürlük görevini sürdürdü. Telgraf cihazında, maniple vardı onu kullanarak ezbere yazar ve dinlerdi. Oğlu da PTT’de müdür oldu. Büke Ozan. 1945 yılı. Ben birinci sınıfa giderilen PTT vardı. 10 tane kulesi vardı. Bizim telefon 2 numara idi. Bizim dükkânın telefonu 2 idi. 10 tane abonesi vardı. Ben ilkokula gidiyordum telgraf işlerinin olduğunu hatırlıyorum.

Özetle, telgraf Osmanlı döneminden beri kullanılan bir iletişim aracı olmuş ve dahi sadece iletişime araç değil, gelişime, siyasete, istihbarata bile araç olduğu gözlemlenmiştir. Bilginin tez yayılmasının birçok kolaylığı beraberinde getirdiği aşikardır. Lakin telgraf, telefon iletişimi ile posta iletişimi arasında sıkışmış bir iletişim aracı olup, talep yoğunluklarına yetişmeye çalışırken yeni bir teknoloji olan ama gene de vazgeçilmeyen bir iletişim aracı olduğu anlaşılmıştır. Osmanlı döneminde satın alınan, daha sonra da ülkemizin büyük kurumlarından birisi olan PTT’nin oluşmasının altyapısını oluşturan telgraf, halen talep edilir ise PTT tarafından çekilmektedir. Tabi WhatsApp varken telgraf çekmek, sanırım telgraf çekilen kişinin bilgiye ulaşmasını zorlaştırmaktan başka bir şey olmayacaktır.  

İlaveten telgraftan WhatsApp’a giden bu yolda emeği geçen tüm mucitlere teşekkürü bir borç bilirim. İletişim araçlarının geleceğini inşa edecek mühendislere kolaylıklar dilerim.

Samet İŞCAN

SORGUN DÜŞÜNCE KULUBÜ

KAYNAKLAR

  1. OSMANLI DÖNEMİNDE MODERN TEKNOLOJİNİN HUKUKİ TEMELLERİ: TELGRAF ÖRNEĞİ MERVE AYSEGUL KULULAR IBRAHIM
  2. B. ÇELEBİ, «OSMANLI DEVLETİ’NİN MERKEZİLEŞMESİNDE TELGRAFIN ROLÜ: 1855-1909,» T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI, İSTANBUL, 2020.
  3. HTTPS://WWW.SETAV.ORG/MORSE-TELGRAFİNA-İLK-PATENTİ-VEREN-OSMANLİDAN-BUGUNE/
  4. HTTPS://TR.WİKİPEDİA.ORG/WİKİ/PTT
  5. Van’dan Hakkâri’ye İlk Telgraf Hatlarının Çekilmesi- Ömer KUCAK HTTPS://WWW.PTT.GOV.TR/LİSTS/YAYİNLARİMİZ/ATTACHMENTS/2/KİTAP-GECMİSTENGUNUMUZE.PDF
  6. TELEGRAPHIC PROTECTIONISM: GROWTH OF OTTOMAN TELEGRAPH BUSINESS AS A PUBLIC ENTERPRISE, 1854-1914 –  Sırrı Emrah Üçer1 – Sayı: 21 – Temmuz 2021
  7. CUMHURİYETİN KURULUŞU VE İLK 15 YILINDA PTT İŞLETMESİ – REŞAT ALŞAN
  8. DOĞU ANADOLU BÖLGESİNE İLK TELGRAF HATLARININ ÇEKİLMESİ Esin ALTUN- ERZURUM 2011
  9. MİLLÎ MÜCADELEDE TBMM’YE ANADOLU’DAN ÇEKİLEN TELGRAFLAR TBMM
Author: yasin66
İsim: YASİN AĞAN