Traktör: Yozgat’ın Kaderi

 Büyük değişimlerin anahtar kavramları vardır; “acı çekmek, ihtiyaç duymak, hayret etmek, akıl etmek, inanmak, ısrar etmek, anlamak, gayret etmek gibi…

Değişimlerin ve gelişimlerin hemen tamamı bu psiko-fizyoloji üzerine bina edilebilir. Edilebilir diyorum, çünkü dünyadaki, ülkelerdeki, şehir ve insan hayatlarındaki büyük olayların, büyük değişimlerin hemen tamamı bu ve benzeri tetikleyici olay ve olgular üzerine gelişmiştir. Amerika’nın keşfinden Fransız ihtilaline, Tanzimat Fermanından Cumhuriyetine ilanına her büyük olgunun arkasında bir olay, etki oranı yüksek bir tetikleyici, tetik bulunmaktadır.
Yazımıza ruhunu veren bu konuda bu kabildendir. Daha başka binlerce örneği vardır bilinen bilinmeyen, yaşadığımız ve yaşlandığımız dünyada.
Ama biz yine bize ait olan, içinde olmaktan huzur bulduğumuz, gönlümüzün dünyasına dair bir hikâyenin anlatıcısı olalım.

8-9-10 Eylül 2017 tarihinde dönemin Yozgat valisi Kemal Yurtnaç’ın organize ettiği, stratejik amaç olarak; “Yozgat İlinin Kalkınması” temalı bir toplantıda yaptığım konuşmanın ve toplumsal hafızada yer alan bir hikâyenin aslını, kahramanının hatıratından “Traktör ve Yozgat” ikilisinin tarımsal gelişimimizdeki yerini anlatayım sizlere.

Sizlerde; psikolojik, sosyolojik, kültürel ekonomik ve müreffeh bir yaşam için yaşanmış ve yaşanacak etkenlerden, anahtar kavramlardan “hayatınızı, hayatımızı, hayatları” tasavvur ediniz.

Yani ben alma diyeyim, siz elma anlayın. Ben yol diyeyim, siz yöntem deyin. Ben istek diyeyim, siz katılım deyin. Ben hayal diyeyim, siz ön yargı deyin. Ben bilgi diyeyim, siz deneyim deyiniz. Ama birlikte bir traktör hikayesinden payımıza, tasavvurumuza düşeni bölüşelim. Hakça kardeşçe. Neyin ne olduğu, bizdeki karşılığı değil midir nihayetinde bu hayatta? (Https://www.youtube.com/watch?v=zWzNCX_3Yi8&t=64s)

Yol deyince, sadece yola bakmayan mütefekkir için; Sorgun ilçesi Temrezli köyünden tüm vilayete yayılan makinalı tarımın başlangıç noktasını, daha büyük iller için namzet olan ancak daha küçük bir ilden birikim ve deneyimlerini devleti milleti için hasretmek isteyen, sorumluluk sahibi bir yöneticinin inat ve gayretinden çok az kimse haberdar ama çok kimse fayda sağlamaktadır bugün. Bu hikâye 1948 yılında yaşanmış ve günümüze merhum vali Çağlayangilin hatıratında yazması ile bizlere ulaşmış ve Yozgat gazetesi yazarlarının köşelerinde ve kalkınma ajansının yayımladığı kurumsal dergilerde de yer almaktadır. (Yozgat gazetesi Abdulkadir Çapanoğlu 2017, Yozgat Gazetesi Sürur Öztürk 2019)

Yozgat ilinin kalkınması, gelişmesi sosyo-ekonomik olarak, müreffeh şehirler seviyesine çıkması, insanı mutlu, hayatı huzurlu, hayalleri olan, geleceğe umutla, inançla bakabilen insanlar olsunlar diye çok kere farklı farklı kişilerce farklı zaman ve yerlerde aynı tema aynı amaç için gayret gösterenler olmuştur. Müteşekkirim.   

Elbet tüm kamu görevlilerinin görev yetki alanlarının baş sebebi yetki ve sorumluluk alanları içerisinde bit tamam vazifelerini yerine getirmeleridir. En azından bu temel amaç üzere göreve gelirler. Yozgat valiliğine atanan ve sadece 11 ayda hayatımızı ömür boyu etkileyecek bir değişimin mimarı olan Rahmetli İhsan Sabri Çağlayangil 1948 yılında Yozgat valisidir. Yozgat’ta kaldığı süreyi Hatıralarını yazdığı “Kader bizi una değil üne itti” isimli kitabında Yozgat ile ilgili şu anısını sizlerle paylaştım.

Yozgat çok fakir. Yozgat’ın karşısında Kırşehir’in Çiçekdağı kasabası bulunuyor. Çiçekdağı içinde de Malya Devlet Çiftliği var. Oradan ne zaman geçsem, ekinler gümrah(gür) içinden süvari atla geçse görünmez. Bizim Yozgat’ın tarlalarında da ekinleri karışla ölç. Çiftlik müdürüne gittim “Bu iş nasıl oluyor” dedim. Bana şunları söyledi. “Ben Dry Farming yapıyorum. Yani kuru ziraat. Traktörle çalışıyorum. Kar yağıyor eriyor sürüyorum. Tam tavında sürüyorum. Nem içerde kalıyor. Bu, nemi tutuyor, ekini bu hale getiriyor. Siz traktörle çalışmıyorsunuz, onun için sizinki olmuyor.”

Ben alacağımı almıştım. Döndüm, ziraat müdürü ile olayı inceledim. Karasabanla yapılan ziraatta sabanı öküzler çekiyordu. Öküzler kıştan aç çıkıyorlardı. Yorgun ve Bitkindiler. Bu yüzden toprak tavında iken, öküzler tavında olmadığı ve kuvveti kalmadığı için toprak iyice sürülemiyordu. Öküz tava gelinceye kadar da iş işten geçiyordu.

Araştırdım. Bizim Yozgat topraklarını süren öküzleri satsak, yerine traktör almamız mümkün. Bir traktörün işini yapan öküzlerin bedeli, traktörün bedelinden fazla. O zamanlar traktör sekiz bin lira.

Ben Arşimet gibi, “Buldum” dedim.

Traktör!

Öküzleri sattırırım. Köyün ne kadar traktöre ihtiyacı varsa, temin ederiz. Bir çift öküz, o zamanlar yüz elli lira. Yanıma Özel İdare Müdürünü, Ziraat Müdürünü aldım. Köy köy dolaşıp bu buluşumu anlattım. Köylüler dinliyor, “Haklısın” diyorlar; ama “Hadi verin öküzleri satalım, köye ortak traktör alalım” dediğimde “Olmaz beyim” diyorlar. “Niye?” diye sorduğumda “Öküz benim damımda. İstediğimde çıkarırım, istediğimde çıkarmam. Bir traktörün peşinden bütün köy koşacak”. Baktım ki köylüden tepki geliyor. Yapmayacaklar. Bende aklıma koyduğumu yapacağım. Çünkü inanıyorum yapılacak olana. Ziraat Müdürüne döndüm, “Özel idare alsın traktörü. Sizde kira ile sürün bu toprakları” dedim. Her ikisi de “Bizim mevzuat buna uygun değil. Vali olarak, vilayet olarak bunu yapamayız” dediler. Ben aklıma takmıştım. Bu işi mutlaka yapmak istiyordum. Nasıl olur, inceledim. “Özel idare ile köylü bir birlik kurarsa olur“dediler. O birliği kurdum. Ziraat bakanı Cahit Oral’a gittim. Derdimi anlattım. Kendisi bana;

“Sen ne anlarsın Traktörden, tarımdan! Vilayeti traktör çöplüğüne çevireceksin. Kolay iş mi?” dedi. Yaralarıma merhem olmadı. Oradan İçişleri Bakanı Emin Erişirgil’e gittim. O da ağızbirliği etmişçesine Tarım Bakanının dediklerini tekrarladı:

“Sen ne anlarsın bu işten!”

“Yaparım. Yapmak istiyorum. Bu halkın yoksulluğu ancak bu yolla düzelir” dedim.

Benim ısrarım üzerine, “Hocaya git ama benim gönderdiğimi söyleme” dedi. Şemsettin Günaltay Hocaya gittim. Başbakan benim sözümü hiç kesmeden dinledi. “Ne mezunusun sen” dedi. “Hukuk” dedim.

“Kendine güveniyor musun?”

“Güveniyorum” dedim. Kalem Mahsus (Özel Kalem) Müdürünü çağırdı.

“Bana Zirai Donatım Umum Müdürünü bulun” dedi. Buldular telefonla konuştu:

“Sana Yozgat Valisini gönderiyorum, ne istiyorsa ver” dedi. Çok sevindim ve sevinçle gittim. Özel İdarenin de parası var. Yozgat’a gittiğimde görevi devraldığım Vali Osman Şahinbaş iş yapmamış, parayı saklamış. Elli traktör istedim. Umum Müdür, “Veremem” dedi. “Bütün Türkiye için elimde yetmiş beş traktör var sonra gel. Ziraat Bankasına da parasını yatır. Paranın hepsini de istemez, sekizde birini yatır, gerisini taksitle ödersin” dedi.

Dediklerini yaptım. Massey Ferguson kırmızı traktörler Yozgat’a geldi. Onları gelin gibi süsledik. Vilayetin önüne dizdik. Yukarıdan odamdan izliyorum. Köylüler müthiş ilgileniyorlar. Gelip soranlar oluyor. Satayım sana diyorum almak isteyenlerin parası yok. Tarlayı süreyim diyorum. Bir benim için köye gelmezsin ki diyor.

İçerden dışardan engelleniyorum. Köylüsü memuru hepsi bana karşı. Toprağın tav zamanı geldi. Aldım iki traktörü Sorgun’a gittim. Köyün birine vardım. Muhtarı buldum “Burada tarlası olan Dul marabacı kimse var mı?” dedim. Bir kadın var dedi. Hiç unutmam kadının tarlası kırk dönüm, bir-iki saatte tarlayı sürdük. Köyden çıkıp gideceğiz. Köylü sürüşü gördü. Hayran, Şaşkın, İkircikli, Bu defa yoluma çıktılar bırakmayız bu traktörleri dediler.

Kalsın sizde süreyim toprağınız dedim. Pazarlık yaptık ben dönümüne üç yüz kuruş istedim. İki yüz elli kuruşa anlaştık. O da yarısı peşin yarısı harmana, veresiye. Traktörleri bıraktık ve köylüler traktörleri kapıştılar. Benim istediğim de o. Ve traktörle sürülen yerlerin hepsinde ekinler Malya çiftliğinin ekinleri gibi oldu. Yozgat’ta on bir ay kaldım. Beni Antalya’ya tayin ettiler. Benden sonra gelen vali, “Vilayet bu işle uğraşmaz demiş.” Traktörleri taksitle satmış. Ama Yozgat’a da böylelikle traktör girmiş oldu.

İşte böyle traktörün kadere dönüşü.

Aydın BARAN

SORGUN DÜŞÜNCE KULUBU
 

Author: yasin66
İsim: YASİN AĞAN